ateş
Köken: Farsça (āteş)
[isim] Yanıcı cisimlerin tutuşmasıyla beliren ısı ve ışık, od, nâr
ATEŞ İLE BENZER OLAN KELİMELER
ATEŞ İLE BENZER OLABİLECEK DİĞER KELİMELER
- açlık
- açmaz
- afet
- akabe
- alabora
- Allah düşmanıma vermesin
- ana baba günü
- ateş
- ateşten gömlek
- avarız
- aynasızlık
- badire
- baş belası
- batkı
- batkınlık
- batma
- bokluk
- can pazarı
- cehennem
- ceza
- çapanoğlu
- çekince
- çöküş
- dar
- darbe
- darboğaz
- dram
- drama
- ecel beşiği
- facia
- fecaat
- felaket
- fena
- fırtına
- gaile
- gayya kuyusu
- girdap
- görünmez kaza
- haile
- hâl
- iflas
- illet
- inkıraz
- kahır
- kara gün
- kaza
- kıtlık
- korku
- kör kurşun
- kötülük
- maraz
- marazlık
- muhatara
- musibet
- nikbet
- niza
- ömür törpüsü
- panik
- püsküllü bela
- risk
- riziko
- sakatlık
- serseri kurşun
- sırat köprüsü
- sorun
- şakası yok
- tehlike
- trajedi
- uçurum
- vahamet
- varta
- yaptırım
- yara
- yaramazlık
- yıkılış
- yıkılma
- yıkım
- yıkıntı
- ana
- ateş
- ateşlik
- baca
- bahçe
- brülör
- buji
- cehennemlik
- çıramoz
- dernek
- fırın
- gaz ocağı
- gaz sobası
- gril
- hamlaç
- hamlama
- hamlaşma
- ısıtıcı
- ızgara
- ispirto ocağı
- ispirtoluk
- işlik
- kalorifer
- kamineto
- kireç ocağı
- konut
- korluk
- kovuk
- kuzine
- külhan
- küre
- maden ocağı
- maltız
- mangal
- ocaklık
- otomat
- radyatör
- sac
- sacayağı
- sacayak
- salamandra
- serpantin
- soba
- soy
- şofben
- şömine
- tandır
- termofor
- termosifon
- torak
- üfleç
- valide
- yakmaç
HECELEME
a-teş ATEŞ KELİMESİNİN ANLAMLARI VE ÖRNEKLER
- [isim] Yanıcı cisimlerin tutuşmasıyla beliren ısı ve ışık, od, nârÖrnek: Bu eller, vücuda getireceği tesirle duman ve ateş içinde, bütün bir memleketin son feryadını uyandırarak soğuyup donabilirdi.
- [isim] Tutuşmuş olan cisim
- [isim] Isıtmak, pişirmek için kullanılan yer veya araçÖrnek: Yemeği ateşten indirdim.
- [isim] Patlayıcı silahların atılmasıÖrnek: Top ateşi geceye kadar sürdü.
- [isim] Genellikle hastalık etkisiyle artan vücut sıcaklığı, kızdırmaÖrnek: Ateşi kırktan aşağıya düşmezdi.
- [isim] [mecaz] Öfke, hırs, hınçÖrnek: Fırlayıp ayağa kalkmış, bir duvara yaslanarak ateş fışkıran gözlerle onu seyre başlamıştı.
- [isim] [mecaz] CoşkunlukÖrnek: Nejat Efendi'nin çalışında Peregrini'nin ihtirası, ateşi yoktu.
- [isim] [mecaz] Tehlike, felaketÖrnek: Kendinizi ateşe atıyorsunuz.
- [isim] [mecaz] Büyük üzüntü, acıÖrnek: İçimin ateşi hiç küllenmedi. Seneler geçtikçe daha alevleniyor. Evlat acısı bu.
Kelime kaynağı: TDK Güncel Türkçe Sözlük