azap
Köken: Arapça (ʿaẕāb)
[isim] Büyük sıkıntı, eziyet, ezinç
AZAP İLE BENZER OLABİLECEK DİĞER KELİMELER
- akıncı
- alaylı
- albay
- asteğmen
- astsubay
- astsubay başçavuş
- astsubay çavuş
- astsubay kıdemli başçavuş
- astsubay kıdemli çavuş
- astsubay kıdemli üstçavuş
- astsubay üstçavuş
- atlı
- avcı eri
- azap
- balina
- başçavuş
- başeski
- başgedikli
- bedelci
- bedelli
- bıyıklı
- binbaşı
- cebeci
- cebeli
- cengâver
- cenkçi
- cidalci
- çavuş
- çeri
- dâhiliye subayı
- deniz piyadesi
- denizci
- döviz
- dragon
- efrat
- emir eri
- emir subayı
- emirber
- er
- erat
- erbaş
- erkân
- erkânıharp
- feldmareşal
- ferik
- gedikli
- general
- haseki
- hassa askeri
- havacı
- hayta
- humbaracı
- ikinci ferik
- jandarma
- kaçak
- karacı
- kaymakam
- kazak
- kethüda bey
- kolağası
- komando
- komodor
- koramiral
- korgeneral
- kölemen
- kul kâhyası
- kul kethüdası
- kumbaracı
- kura efradı
- kurmay
- kuşçu
- lağımcı
- lejyoner
- levazımcı
- lira
- mareşal
- Mehmetçik
- miralay
- mirliva
- muhabereci
- muharip
- mumcu
- muvazzaf
- muvazzaf subay
- mücahit
- mülazım
- mülhak
- müşir
- nefer
- nizamiye
- odabaşı
- onbaşı
- oramiral
- ordu
- orgeneral
- para
- paşa
- patrona
- piyade
- posta
- rampacı
- redif
- riyala
- sarıca
- savaşçı
- sekban
- serdümen
- silahendaz
- silahşor
- sipahi
- solak
- subay
- süvari
- şövalye
- tankçı
- teğmen
- tersane kethüdası
- tersaneli
- topçu
- tuğamiral
- tuğbay
- tuğgeneral
- turnacı
- tümamiral
- tümgeneral
- ulufeci
- uzatmalı çavuş
- uzman çavuş
- ümera
- üstçavuş
- üsteğmen
- üstsubay
- visamiral
- yancı
- yarbay
- yardımcı
- yaver
- yedek subay
- yeniçeri
- yürük
- yüzbaşı
- zabit
- zabitan
- zemberekçi
- acı
- afakan
- ağırlık
- azap
- badire
- baş ağrısı
- bezginlik
- bıkkınlık
- bitiklik
- bitkinlik
- boğuntu
- boşluk
- buhran
- bun
- can sıkıntısı
- cefa
- cehennem azabı
- cevir
- çarpıntı
- çile
- dağdağa
- darboğaz
- darlık
- dert
- doğum sancısı
- efkâr
- ezinti
- felaket
- fenalık
- fütur
- gına
- gönül darlığı
- güçlük
- hafakan
- hâlsizlik
- huzursuzluk
- iğneli fıçı
- kâbus
- kahır
- kambur
- karabasan
- karın ağrısı
- kasavet
- kasvet
- kesiklik
- kırgınlık
- kırıklık
- melal
- meşakkat
- mihnet
- rahatsızlık
- sancı
- sıklet
- sürmenaj
- tedirginlik
- tehlike
- telaş
- trajedi
- usanç
- uyuzluk
- üzgü
- yokluk
- yoksulluk
- yorgunluk
- yürek çarpıntısı
- zorluk
- acı
- acılık
- acıma
- ağız tatsızlığı
- azap
- bahtsızlık
- baş ağrısı
- can sıkıntısı
- cehennem azabı
- cevir
- ciğer acısı
- çeki
- çile
- dağ
- dağdağa
- dert
- dil yarası
- düş kırıklığı
- efkâr
- elem
- endişe
- esef
- evlat acısı
- ezgi
- ezginlik
- eziklik
- ezinç
- gaile
- gam
- gariplik
- garipseme
- gönül belası
- gönül yarası
- hayal kırıklığı
- hayıf
- hayıflanma
- hicran
- hoşnutsuzluk
- hüsran
- hüzün
- ıstırap
- ızdırap
- içleniş
- içlenme
- içlilik
- inkıbaz
- işkence
- kahır
- kalp ağrısı
- karamsarlık
- kasavet
- kaygı
- keder
- koyuntu
- kötümserlik
- mahzunluk
- matem
- matem havası
- melal
- memnuniyetsizlik
- merak
- merhamet
- meyusiyet
- mutsuzluk
- nedamet
- ölüm
- pişmanlık
- sızı
- sukutuhayal
- tasa
- teessüf
- teessür
- ukde
- umutsuzluk
- ümitsizlik
- üzgünlük
- üzünç
- yanıklık
- yas
- yazıklanma
- yeis
- yürek karası
- yürek yarası
- aforoz
- ağır ceza
- ağır hapis cezası
- ağır para cezası
- azap
- beden cezası
- bela
- çift vuruş
- disiplin cezası
- falaka
- frikik
- göz hapsi
- haciz
- hafif hapis cezası
- hapis
- hava tebdili
- idam
- ihtar
- işten el çektirmek
- izinsiz
- kazık
- kınama cezası
- kısas
- kısasa kısas
- kürek
- kürek cezası
- manevi tazminat
- müebbet hapis
- müeyyide
- müsadere
- nakdî ceza
- nefiy
- nefyetme
- ölüm cezası
- para cezası
- penaltı
- serbest vuruş
- sıra dayağı
- sürgün
- tart
- tazminat
- tecziye
- tekdir
- tenkil
- teşhir
- ukubet
HECELEME
a-zap AZAP KELİMESİNİN ANLAMLARI VE ÖRNEKLER
- [isim] Büyük sıkıntı, eziyet, ezinçÖrnek: Azabın, biliyorum, ölümden daha derin / Baba, isyan etmesin gökyüzüne kederin
- [isim] İslam inanışına göre dünyada günah işlemiş olanlara ahirette verilecek ceza
- [isim] Anadolu'nun birçok bölgesinde çiftlik uşağıÖrnek: Ertesi sabah bahçede gezinirken Mehmet, emektar azaplarından birini gördü.
- [isim] [tarih] Yeniçeriler zamanında gerektikçe sancaklardaki gençlerden toplanıp ordu ve donanmaya katılan askerÖrnek: Kocası ve büyük oğlu azap olarak orduya gitmişler, azap olarak ölmüşlerdi.
Kelime kaynağı: TDK Güncel Türkçe Sözlük