bırakmak
[fiil] [-i] Elde bulunan bir şeyi tutmaz olmak
BIRAKMAK İLE BENZER OLAN KELİMELER
BIRAKMAK İLE BENZER OLABİLECEK DİĞER KELİMELER
- alakayı kesmek
- alarga etmek
- almak
- aradan çekilmek
- asmak
- ayağını çekmek
- ayağını kesmek
- ayağının bağını çözmek
- ayrı düşmek
- ayrılışmak
- başını alıp gitmek
- bırakmak
- boşanmak
- bölünmek
- çıkmak
- defolmak
- ekmek
- el yıkamak
- emekli olmak
- emekliye ayrılmak
- esenlemek
- esenleşmek
- etek silkmek
- firar etmek
- gitmek
- göç etmek
- hesabı kesmek
- ilgisini kesmek
- ilişiğini kesmek
- ipi çözmek
- ipi kırmak
- ipi koparmak
- istifayı basmak
- kabine çekilmek
- kesilmek
- kopmak
- kösteği kırmak
- ortada bırakmak
- postayı kesmek
- satmak
- savuşmak
- sürüden ayrılmak
- tabanları yağlamak
- taşınmak
- tekaüt olmak
- tüymek
- uzaklaşmak
- veda etmek
- vedalaşmak
- yuvasını bozmak
- yuvasını dağıtmak
- yürümek
- yüzüstü bırakmak
- ağız değiştirmek
- aklı sonradan gelmek
- andını bozmak
- arkasını bırakmak
- bırakmak
- bir dalda durmamak
- boşlamak
- bozmak
- bukalemun gibi renkten renge girmek
- çark etmek
- çevirmek
- çevrilemek
- daldan dala konmak
- dikiş tutturamamak
- dilinin ucuna gelmek
- dönmek
- dümen kırmak
- fariğ olmak
- feragat etmek
- feragat göstermek
- feshetmek
- geçmek
- geri almak
- geri çekilmek
- gerilemek
- gömlek değiştirmek
- harcamak
- inkâr etmek
- izine dönmek
- kafayı değiştirmek
- kayıtmak
- kılıktan kılığa girmek
- kıvırmak
- kıvırtmak
- lafı değiştirmek
- makas değiştirmek
- meydanı bırakmak
- mızıkçılık etmek
- mızımak
- mürekkebi kurumadan bozmak
- nakzetmek
- nükûl etmek
- oyunbozanlık etmek
- pas geçmek
- paydos demek
- postayı kesmek
- rücu etmek
- sarfınazar etmek
- sözü çevirmek
- sözünden dönmek
- sözünü geri almak
- su koyuvermek
- tersinmek
- tevil etmek
- tornistan etmek
- tükürdüğünü yalamak
- yan çizmek
- zikzak yapmak
- aldırmak
- asmak
- basmak
- bırakmak
- boşaltmak
- çatmak
- dah etmek
- damlatmak
- dikmek
- dizmek
- doldurmak
- doruklamak
- döşemek
- düzmek
- eklemek
- gol atmak
- istif etmek
- istiflemek
- oturtmak
- örtmek
- sermek
- sığdırmak
- sıkıştırmak
- sokmak
- soymak
- sürmek
- sürüştürmek
- tepmek
- tıka basa doldurmak
- tıkıştırmak
- tıkmak
- üzmek
- vazetmek
- vurmak
- yağ basmak
- yağdırmak
- yakmak
- yatırmak
- yaymak
- yazmak
- yerine getirmek
- yerleştirmek
- yığmak
- yük vurmak
- acısını çıkarmak
- aktarmak
- arz etmek
- atlamak
- attırmak
- bahşetmek
- ballandırmak
- bastırmak
- başına çalmak
- bayılmak
- bırakmak
- çağırmak
- çalıştırmak
- çekmek
- çıkarmak
- çıkmak
- çiftleşmek
- dayamak
- devretmek
- dökülmek
- elden çıkarmak
- eline tutuşturmak
- evlendirmek
- gazlamak
- gelmek
- gezdirmek
- gönlünden kopmak
- görmek
- gözünü doyurmak
- hamletmek
- hediye etmek
- helal etmek
- helallik vermek
- hibe etmek
- iade etmek
- ikram etmek
- iletmek
- işlemek
- ithaf etmek
- iyi etmek
- kamanço etmek
- kıymak
- koklatmak
- lütfetmek
- ödemek
- öksürmek
- peşkeş çekmek
- sahip kılmak
- satmak
- sebil etmek
- sıkıştırmak
- sökülmek
- sundurmak
- sunmak
- takdim etmek
- takılmak
- takmak
- temlik etmek
- teslim etmek
- tevcih etmek
- tevdi etmek
- toka etmek
- topraklandırmak
- toslamak
- tutmak
- tutuşturmak
- uçlanmak
- uzatmak
- yağdırmak
- yandırmak
- yaymak
- yetiştirmek
- yırtılmak
- yöneltmek
- zarar etmek
- zula etmek
- akdetmek
- almak
- arada çıkarmak
- aradan çıkarmak
- attırmak
- bırakmak
- bina etmek
- bulunmak
- buyurmak
- cavlamak
- çevirmek
- çözmek
- dışarı çıkmak
- düzenlemek
- düzmek
- etmek
- evlendirmek
- eylemek
- geçirmek
- gerçekleştirmek
- geri kalmamak
- geri komamak
- gitmek
- görmek
- göstermek
- halk etmek
- halletmek
- hazırlamak
- icra etmek
- ifa etmek
- imal etmek
- inşa etmek
- işlemek
- ittihaz etmek
- kaptırmak
- kılmak
- kurmak
- mahvetmek
- meydana getirmek
- oluşturmak
- onarmak
- pişirmek
- takılmak
- tatbik etmek
- tekvin etmek
- tesis etmek
- teşkil etmek
- uğratmak
- uygulamak
- üretmek
- vücuda getirmek
- vücut vermek
- yağdırmak
- yallah etmek
- yapıp etmek
- yaratmak
- yardım etmek
- yerine getirmek
HECELEME
bı-rak-mak BIRAKMAK KELİMESİNİN ANLAMLARI VE ÖRNEKLER
- [fiil] [-i] Elde bulunan bir şeyi tutmaz olmak
- [fiil] [nesnesiz] KoymakÖrnek: Mermer masaya bir yirmi beşlik bıraktı.
- [fiil] Bir işi başka bir zamana ertelemekÖrnek: Gezmeyi haftaya bıraktık.
- [fiil] UnutmakÖrnek: Acaba eldivenlerimi nerede bıraktım?
- [fiil] Bulunduğu yeri veya durumu değiştirmemek
- [fiil] Saklamak, artırmakÖrnek: Paranın bir kısmını bırakırsan rahat edersin.
- [fiil] Bir işin sorumluluğunu, yükümlülüğünü başkasına vermek, görevlendirmekÖrnek: Cemal Paşa'da anlamadığı işi ehline bırakmak meziyeti vardı.
- [fiil] [nesnesiz] Engel olmamakÖrnek: Bırak, burasını benim defterimden okuyayım.
- [fiil] SarkıtmakÖrnek: Saçlarını omzuna bırakmış.
- [fiil] [nesnesiz] Ölen, ayrılan birinden iş, kişi, nesne vb. şeyler kalmakÖrnek: Hayata gözlerini kaparken ardında yedi yaşında bir oğul, on iki yaşında bir kız bırakıyordu.
- [fiil] Bir alışkanlıktan veya bir işten vazgeçmekÖrnek: Gerçekten sigarayı bıraktı, bıraktı ama huzuru da sükûnu da kalmadı.
- [fiil] [nesnesiz] Uğraşmaz olmak, artık uğraşmamakÖrnek: Bu yazarın bir de Fransızca kitabını almıştım ama sıkılmış bırakıvermiştim.
- [fiil] [nesnesiz] Bıyık veya sakal uzatmak
- [fiil] [nesnesiz] Özgürlük vermek, hürriyetine kavuşmasını sağlamakÖrnek: Bıraksam acaba beyaz bir çift güvercin gibi uçarlar mı?
- [fiil] BoşamakÖrnek: Bıraktıkları zevcelerini yine canları isterse tekrar alabilirler.
- [fiil] Kötü bir durumda terk etmek
- [fiil] Ayrılmak, terk etmekÖrnek: Mahalle arasındaki küçük dükkânını bırakarak karısını, şehrin başka bir tarafında bir eve yerleştirdi.
- [fiil] Sınıf geçirmemek, döndürmekÖrnek: Öğretmen üç tembel çocuğu bıraktı.
- [fiil] [-e] Bir pazarlıkta, belli bir fiyata vermeyi kabul etmekÖrnek: Başkalarına on ikiye veriyoruz ama sana onar kuruştan bırakayım.
- [fiil] [-e] [-i] Bakılmak, korunmak için vermekÖrnek: Eşyamı size bırakacağım.
- [fiil] [nesnesiz] Yanına almamak, yanında götürmemekÖrnek: Telgrafhanede bir zabit bırakarak işinin başına gitmesini rica ettim.
- [fiil] [-e] [-i] Sahiplik hakkını başkasına vermekÖrnek: Bizim komşu bütün malını Kızılay'a bırakmış.
- [fiil] [nesnesiz] Yapışık olan bir şey yapışıklıktan kurtulmak
- [fiil] [nesnesiz] Bulunduğu veya dokunduğu yerde bir şey oluşturmak, meydana getirmekÖrnek: İz bırakmak. Leke bırakmak.
Kelime kaynağı: TDK Güncel Türkçe Sözlük