bağışlamak
[fiil] [-e] [-i] Bir mal veya hakkı karşılık beklemeden birine vermek, teberru etmek
BAĞIŞLAMAK İLE BENZER OLAN KELİMELER
BAĞIŞLAMAK İLE BENZER OLABİLECEK DİĞER KELİMELER
- acımak
- bağışlamak
- boş koymak
- cimrilik etmek
- çok gelmek
- çok görmek
- çoksamak
- diriğ etmek
- düğüm üstüne düğüm atmak
- düğüm üstüne düğüm vurmak
- elde tutmak
- eli cebine varmamak
- elinde tutmak
- etmek
- eylemek
- kısırganmak
- kıskanmak
- kısmak
- koklatmamak
- korumak
- lokmasını saymak
- mahrum etmek
- pahaya geçmek
- sakınmak
- yaralı parmağa işememek
- yoksun bırakmak
- yoksun etmek
- yoksun kılmak
- affeylemek
- aman vermek
- anlayış göstermek
- bağışlamak
- göz yummak
- gözünün üstünde kaşın var dememek
- hazmetmek
- helal etmek
- hoş karşılamak
- idare etmek
- iyiye çekmek
- kaşının altında gözün var dememek
- kusura bakmamak
- kusura kalmamak
- mağfiret etmek
- müsamaha etmek
- ses çıkarmamak
- ses etmemek
- suçundan geçmek
- suçunu bağışlamak
- suyuna gitmek
- suyunca gitmek
- sünger çekmek
- sünger geçirmek
- şımartmak
- taviz vermek
- unutmak
- yarlıgamak
- yavaştan almak
- açığa çıkarmak
- affeylemek
- aforoz etmek
- aforozlamak
- atmak
- ayağını kaydırmak
- ayağını kesmek
- ayakkabılarını çevirmek
- ayıklamak
- azletmek
- bağışlamak
- başından savmak
- bohçasını koltuğuna vermek
- çıkarmak
- defetmek
- deflemek
- dehlemek
- devirmek
- düşürmek
- ekmeğinden etmek
- ekmeğine göz dikmek
- ekmeğine göz koymak
- ekmeğiyle oynamak
- el çektirmek
- elemek
- emekliye ayırmak
- emekliye çıkarmak
- emekliye çıkartmak
- göndermek
- görevden almak
- haydamak
- hudut dışı etmek
- ışınlamak
- ihraç etmek
- istiskal etmek
- işten el çektirmek
- izin vermek
- izole etmek
- kapı dışarı etmek
- kapıyı göstermek
- kıçına tekmeyi atmak
- kıçına tekmeyi vurmak
- kıçına tekmeyi yapıştırmak
- kışlamak
- kızağa çekmek
- kovalamak
- kuyruğuna teneke bağlamak
- müdafaa etmek
- nefyetmek
- pabucunu eline vermek
- pabuçlarını çevirmek
- paçasından tutup atmak
- pasaportunu eline vermek
- posta etmek
- postalamak
- savmak
- sepet havası çalmak
- sepetlemek
- sınır dışı etmek
- sokağa atmak
- süpürmek
- sürgüne göndermek
- sürmek
- şut çekmek
- şutlamak
- tahttan indirmek
- tasfiye etmek
- tecrit etmek
- tehcir etmek
- tezkeresini eline vermek
- tırpan atmak
- tüydürmek
- uğratmak
- uzaklaştırmak
- yakadan atmak
- yol vermek
- yürütmek
- yüzdürmek
- ablalık etmek
- affettirmek
- ağabeylik etmek
- amcalık etmek
- analık etmek
- annelik etmek
- arka vermek
- askıya almak
- ayağının türabı olmak
- ayakta tutmak
- babalık etmek
- bağışlamak
- bağışlatmak
- bağrına basmak
- barındırmak
- başını bir yere bağlamak
- bel vermek
- boş bırakmamak
- boyun olmak
- çamurdan çekip çıkarmak
- çırak çıkarmak
- çorbada tuzu bulunmak
- destek olmak
- desteklemek
- donatmak
- düğününde elekle su taşımak
- düğününde kalburla su taşımak
- ekmeğine yağ sürmek
- el atmak
- el katmak
- el uzatmak
- el vermek
- elinden tutmak
- elini uzatmak
- fır dönmek
- fırsat vermek
- geçindirmek
- geri almak
- giydirip kuşatmak
- giydirmek
- güçlendirmek
- gül gibi bakmak
- hakkı geçmek
- hamamın namusunu kurtarmak
- hayrı dokunmak
- hırsıza yol göstermek
- himmet etmek
- hizmet etmek
- hizmet görmek
- ibate etmek
- iflah etmek
- imdada yetişmek
- imdadına koşmak
- imdadına yetişmek
- imdat etmek
- inayet etmek
- inayet eylemek
- inayette bulunmak
- iyiliği dokunmak
- kaçırmak
- kalkındırmak
- katkıda bulunmak
- kefil olmak
- kerem etmek
- kol vermek
- kolaylık göstermek
- kollamak
- kollarını açmak
- kopya vermek
- korumak
- koz vermek
- kredi açmak
- kucak açmak
- kurtarmak
- lehinde olmak
- lehine olmak
- lehte olmak
- medar olmak
- merhem olmak
- mezardan çıkarmak
- muavenet etmek
- müzaheret etmek
- olanak sağlamak
- omuz vermek
- sıyırmak
- şans tanımak
- şefaat etmek
- takviye etmek
- taraf çıkmak
- taraf olmak
- tarafa çıkmak
- tekeffül etmek
- terviç etmek
- tesahup etmek
- torpillemek
- tutmak
- yamaklık etmek
- yanına almak
- yapmak
- yâr olmak
- yararlı olmak
- yaraya merhem olmak
- yardakçılık etmek
- yardımcı olmak
- yardımına koşmak
- yataklık etmek
- yer açmak
- yetişmek
- yüzdürmek
- zekât vermek
HECELEME
ba-ğış-la-mak BAĞIŞLAMAK KELİMESİNİN ANLAMLARI VE ÖRNEKLER
- [fiil] [-e] [-i] Bir mal veya hakkı karşılık beklemeden birine vermek, teberru etmekÖrnek: Ödünç aldığı parayı bile kendinden daha ihtiyaçlısına bağışlayan ancak bir masal adamıdır, değil mi?
- [fiil] Herhangi bir kötü davranış için ceza vermekten vazgeçmek, affetmekÖrnek: Çocuk elindeki çiçek demetini kumandanın ayağı altına atarak, babamı bağışlayınız, diyordu.
- [fiil] Görevden çekmek, almak
- [fiil] [mecaz] HoşgörmekÖrnek: Sizleri meraka sokmamı aranızda bulunmamın sevincine bağışlayın.
Kelime kaynağı: TDK Güncel Türkçe Sözlük