eğreti
[sıfat] Belirli bir süre sonra kaldırılacak olan, geçici, muvakkat
EĞRETİ İLE BENZER OLABİLECEK DİĞER KELİMELER
- açık
- açık kredi
- akreditif
- alacak
- alacak verecek
- ariyet
- askı
- avans
- borç harç
- çorba
- dekont
- dış borç
- düyun
- eğreti
- gönül borcu
- görev
- hesap
- iare
- ikraz
- iktibas
- ipotek
- istiare
- istikraz
- kredi
- kredi mektubu
- matlup
- minnet
- minnettarlık
- müdana
- namus borcu
- ödev
- ödünçleme
- öndelik
- şükran
- takanak
- takıntı
- taksit
- teslim tesellüm
- tuz ekmek hakkı
- vecibe
- verecek
- veresiye
- yükümlülük
- zimmet
- zorunluluk
- abes
- alakasız
- alçak
- çat pat
- çatışık
- çelişik
- çelişken
- çelişkili
- çelişmeli
- çiğ
- çirkin
- damdan düşer gibi
- damdan düşercesine
- eğreti
- elverişsiz
- eşlemesiz
- fahiş
- faul
- halt
- ilgisiz
- insicamsız
- isabetsiz
- kel başa şimşir tarak
- körler mahallesinde ayna satmak
- mevsimsiz
- münasebetsiz
- Müslüman mahallesinde salyangoz satmak
- mütenakız
- namünasip
- namüsait
- olmadık
- rabıtasız
- sırasız
- ters
- tutarsız
- vakitli vakitsiz
- vakitsiz
- yakışıksız
- yamalı bohça
- yaraşıksız
- yersiz
- yolsuz
- zamanlı zamansız
- zamansız
HECELEME
eğ-re-ti EĞRETİ KELİMESİNİN ANLAMLARI VE ÖRNEKLER
- [sıfat] Belirli bir süre sonra kaldırılacak olan, geçici, muvakkatÖrnek: O gün için oraya eğreti olarak getirilmişe benziyordu.
- [sıfat] İyi yerleşmemiş, yerini bulmamış olanÖrnek: Konuk kadının durgunluğu evdeki tedirginliktendi, iğne üstünde oturuyormuşçasına eğretiydi duruşu.
- [sıfat] TakmaÖrnek: Eğreti diş. Eğreti bacak.
- [sıfat] Belli belirsiz
- [sıfat] Uyumsuz, yakışmamış
- [zarf] İyi yerleşmemiş, yerini bulmamış bir biçimdeÖrnek: Ayakları karada ama eğreti duruyorlar rıhtım taşları üzerinde.
- [zarf] Üstünkörü, ciddiye almadanÖrnek: Her işi eğreti yapar oldun, her işi ucundan tutar oldun.
Kelime kaynağı: TDK Güncel Türkçe Sözlük