fıkra
Köken: Arapça (fiḳra)
[isim] [edebiyat] Kısa ve özlü anlatımı olan, nükteli, güldürücü hikâyecik
FIKRA İLE BENZER OLABİLECEK DİĞER KELİMELER
- aile
- aksam
- askat
- aşama
- ayrım
- bahis
- bap
- bent
- birim
- bölme
- bölük
- bölüntü
- cilt
- cüz
- çekmece
- daire
- dal
- departman
- devre
- esna
- familya
- fasıl
- fasıla
- fasile
- fıkra
- fırka
- filum
- göz
- hane
- hücre
- kısım
- kıta
- kolon
- kürsü
- loca
- madde
- mahalle
- modül
- oda
- paragraf
- parça
- parsel
- parti
- pasaj
- perde
- reyon
- sahne
- sayfa
- seksiyon
- sektör
- servis
- set
- sınıf
- sütun
- şerit
- şube
- tabaka
- tablo
- takım
- taksimat
- taraf
- tür
- yarı
- zaman
- alan
- andaç
- anı
- antet
- asli nüsha
- başlık
- başmakale
- başyazı
- bent
- betim
- betimleme
- çıkıntı
- çıkma
- deneme
- derkenar
- dipnot
- düzyazı
- etüt
- fıkra
- günce
- günlük
- harf
- haşiye
- hatırat
- hatime
- hüsnühat
- ibare
- inceleme
- inşa
- jenerik
- kader
- kalem
- kayıt
- kitabe
- kitabet
- kompozisyon
- layiha
- makale
- manşet
- mensur
- metin
- münşeat
- nesir
- not
- özet
- pasaj
- portre
- rapor
- röportaj
- serlevha
- seyahatname
- sohbet
- söyleşi
- şerh
- tahrir
- tanıtma yazısı
- tasvir
- tefrika
- tekst
- yazıt
- yorum
HECELEME
fık-ra FIKRA KELİMESİNİN ANLAMLARI VE ÖRNEKLER
- [isim] [edebiyat] Kısa ve özlü anlatımı olan, nükteli, güldürücü hikâyecikÖrnek: Nasrettin Hoca'nın hemen bütün fıkraları insanla vicdan arasındaki münasebete ilişkindir.
- [isim] [edebiyat] Köşe yazısıÖrnek: Dişimi sıkıp da altı yedi fıkra birden çıkartırsam gazetenin yazıları aksamayacaktı.
- [isim] [hukuk] Kanun maddelerinin kendi içlerinde satır başlarıyla ayrıldıkları ufak bölümlerden her biriÖrnek: Bu fıkra hükmü, radyo, televizyon, sinema veya benzeri yollarla yapılan yayınların izin sistemine bağlanmasına engel değildir.
- [isim] Paragraf
- [isim] [eskimiş] [anatomi] Omur
Kelime kaynağı: TDK Güncel Türkçe Sözlük