korumak
[fiil] [-i] [-den] Bir kimseyi veya bir şeyi dış etkilerden, tehlikeden, zor bir durumdan uzak tutmak, esirgemek, muhafaza etmek, vikaye etmek, sıyanet etmek
KORUMAK İLE BENZER OLAN KELİMELER
- barındırmak
- başına dikmek
- beklemek
- devriye gezmek
- duldalamak
- emniyet altına almak
- esirgemek
- fiske dokundurmamak
- fiske kondurmamak
- göğüs germek
- görüp gözetmek
- göz kulak olmak
- gözetmek
- gözü gibi esirgemek
- gözü gibi sakınmak
- gözü gibi saklamak
- hıfzetmek
- himaye etmek
- himayesine almak
- ibate etmek
- kaçınmak
- kanadı altına almak
- kanat açmak
- kanat germek
- kavzamak
- kilit kürek olmak
- kol gezmek
- kol kanat germek
- kol kanat olmak
- kollamak
- korunmak
- kuş uçurmamak
- muhafaza altına almak
- muhafaza etmek
- müdafaa etmek
- nöbet beklemek
- nöbet tutmak
- sakınmak
- saklamak
- savunmak
- siper etmek
- sürdürmek
- vikaye etmek
- yardım etmek
- zeval vermemek
KORUMAK İLE BENZER OLABİLECEK DİĞER KELİMELER
- ağaç olmak
- ayazlamak
- aylamak
- bekleşmek
- dalgalanmaya bırakmak
- dilemek
- dokuz doğurmak
- dört gözle beklemek
- durmak
- eğlenmek
- ekilmek
- gözlemek
- gözü yolda kalmak
- gözü yollarda kalmak
- gözüne karasu inmek
- gününü beklemek
- intizar etmek
- istemek
- kalmak
- kazıklamak
- korumak
- kök salmak
- kulağı kirişte olmak
- oyalanmak
- sabretmek
- takılıp kalmak
- takılmak
- ummak
- umutlanmak
- ümit etmek
- yatmak
- yol gözlemek
- yoluna bakmak
- yolunu beklemek
- yolunu gözlemek
- zaman kollamak
- acımak
- affetmek
- bağışlamak
- boş koymak
- cimrilik etmek
- çok gelmek
- çok görmek
- çoksamak
- diriğ etmek
- düğüm üstüne düğüm atmak
- düğüm üstüne düğüm vurmak
- elde tutmak
- eli cebine varmamak
- elinde tutmak
- etmek
- eylemek
- kısırganmak
- kıskanmak
- kısmak
- koklatmamak
- korumak
- lokmasını saymak
- mahrum etmek
- pahaya geçmek
- yaralı parmağa işememek
- yoksun bırakmak
- yoksun etmek
- yoksun kılmak
- bahane etmek
- bin dereden su getirmek
- bucak bucak kaçmak
- çekimsenmek
- çekinmek
- dikkat etmek
- eli gitmemek
- eli varmamak
- geri durmak
- geri kalmak
- gocunmak
- gözü almamak
- gözü kesmemek
- gözü yememek
- gücümsemek
- hık mık etmek
- içtinap etmek
- imtina etmek
- ipe un sermek
- istinkâf etmek
- kaçılmak
- kaçımsamak
- kaçışmak
- kaçmak
- kaytarmak
- kem küm etmek
- kenar gezmek
- kırk dereden su getirmek
- korkmak
- korumak
- kulpunu bulmak
- özen göstermek
- özür dilemek
- suya sabuna dokunmamak
- tevakki etmek
- yan çizmek
- yüksünmek
- ablalık etmek
- affettirmek
- ağabeylik etmek
- amcalık etmek
- analık etmek
- annelik etmek
- arka vermek
- askıya almak
- ayağının türabı olmak
- ayakta tutmak
- babalık etmek
- bağışlamak
- bağışlatmak
- bağrına basmak
- başını bir yere bağlamak
- bel vermek
- boş bırakmamak
- boyun olmak
- çamurdan çekip çıkarmak
- çırak çıkarmak
- çorbada tuzu bulunmak
- destek olmak
- desteklemek
- donatmak
- düğününde elekle su taşımak
- düğününde kalburla su taşımak
- ekmeğine yağ sürmek
- el atmak
- el katmak
- el uzatmak
- el vermek
- elinden tutmak
- elini uzatmak
- fır dönmek
- fırsat vermek
- geçindirmek
- geri almak
- giydirip kuşatmak
- giydirmek
- güçlendirmek
- gül gibi bakmak
- hakkı geçmek
- hamamın namusunu kurtarmak
- hayrı dokunmak
- hırsıza yol göstermek
- hibe etmek
- himmet etmek
- hizmet etmek
- hizmet görmek
- iflah etmek
- imdada yetişmek
- imdadına koşmak
- imdadına yetişmek
- imdat etmek
- inayet etmek
- inayet eylemek
- inayette bulunmak
- iyiliği dokunmak
- kaçırmak
- kalkındırmak
- katkıda bulunmak
- kefil olmak
- kerem etmek
- kol vermek
- kolaylık göstermek
- kollarını açmak
- kopya vermek
- korumak
- koz vermek
- kredi açmak
- kucak açmak
- kurtarmak
- lehinde olmak
- lehine olmak
- lehte olmak
- medar olmak
- merhem olmak
- mezardan çıkarmak
- muavenet etmek
- müzaheret etmek
- olanak sağlamak
- omuz vermek
- sıyırmak
- şans tanımak
- şefaat etmek
- takviye etmek
- taraf çıkmak
- taraf olmak
- tarafa çıkmak
- tekeffül etmek
- terviç etmek
- tesahup etmek
- torpillemek
- tutmak
- yamaklık etmek
- yanına almak
- yapmak
- yâr olmak
- yararlı olmak
- yaraya merhem olmak
- yardakçılık etmek
- yardımcı olmak
- yardımda bulunmak
- yardımına koşmak
- yataklık etmek
- yer açmak
- yetişmek
- yüzdürmek
- zekât vermek
HECELEME
ko-ru-mak KORUMAK KELİMESİNİN ANLAMLARI VE ÖRNEKLER
- [fiil] [-i] [-den] Bir kimseyi veya bir şeyi dış etkilerden, tehlikeden, zor bir durumdan uzak tutmak, esirgemek, muhafaza etmek, vikaye etmek, sıyanet etmekÖrnek: Orasını tozdan, yağmurdan korumak borcumuzdur.
- [fiil] Güçlü bir kimse veya kuruluş, güçsüz birini veya bir şeyi desteklemek, himaye etmekÖrnek: Beni kendi kardeşi gibi sever, babasının hışmından korurdu.
- [fiil] [-i] Tehlikeye karşı denetimi altında bulundurmak, savunmak, müdafaa etmekÖrnek: Yurdu korumak.
- [fiil] [-i] Tehlikeli, zararlı durumları önlemekÖrnek: İlaçla meyveleri korudu.
- [fiil] [-i] [mecaz] Bir şeyin eskimesini, yıpranmasını önlemek için gereken dikkat ve özeni göstermekÖrnek: Üstünü başını biraz korusaydın bu kadar kirlenmezdi.
- [fiil] [-i] [mecaz] Süregelen bir durumun değişikliğe uğramasını önlemekÖrnek: Geleneklerini koruyorlar.
- [fiil] [-i] [mecaz] Karşılamak, denk gelmekÖrnek: Bu işin geliri masrafını korumaz.
Kelime kaynağı: TDK Güncel Türkçe Sözlük