laf
Köken: Farsça (lāf)
[isim] Söz, lakırtı
LAF İLE BENZER OLABİLECEK DİĞER KELİMELER
- abes
- abidik gubidik
- abuk sabuk
- abur cubur
- abuzambak
- ağız kalabalığı
- akıl işi değil
- anlaşılmaz
- beyhude
- boru
- boş
- cansız
- deli saçması
- fasa fiso
- fasarya
- gargara
- herze
- hezeyan
- ifadesiz
- inci
- ipi sapı yok
- ipsiz sapsız
- kavranılmaz
- kıvır zıvır
- kuru söz
- laf
- malayani
- manasız
- mantıksız
- saçma
- saçma sapan
- safsata
- tandırname
- vahi
- yave
- yerli yersiz
- yersiz
- zırva
- aytışma
- caz
- çan çan
- çene çalmak
- çene yarışı
- çene yarıştırma
- dan dun
- danış
- danışma
- dertleşme
- dırdır
- dırıltı
- dırlanma
- diyalog
- fısıldaşma
- fiskos
- gevezelik
- geyik muhabbeti
- görüşme
- hâlleşme
- ham hum
- har gür
- hoşbeş
- iddia
- ihtilat
- istişare
- konsültasyon
- kumpas
- laf
- laflama
- laklak
- laklaka
- maruzat
- meşveret
- muhabbet
- muhavere
- musahabe
- mübahase
- mükâleme
- mülakat
- münakaşa
- münazara
- müşavere
- müzakerat
- müzakere
- nağme
- oylaşma
- pazarlık
- polemik
- röportaj
- sohbet
- söyleşi
- söyleşme
- söylev
- söz düellosu
- söz yarışı
- takrir
- tan tun
- tantana
- tartışma
- tatava
- tekellüm
- tezekkür
- tıraş
- vır vır
- yârenlik
HECELEME
laf LAF KELİMESİNİN ANLAMLARI VE ÖRNEKLER
- [isim] Söz, lakırtıÖrnek: Galiba ızdırabın ne olduğunu tecrübe edenler için saadet boş laf.
- [isim] Sonuçsuz, yararı olmayan sözÖrnek: Onun söyledikleri laftan ibaret.
- [isim] Konuşma
- [isim] Konu, mevzu, bahisÖrnek: Lafı değiştirdi.
- [ünlem] `öyle şey olamaz, bu sözün hiçbir değeri yok` anlamlarında hafifseme yollu kullanılan bir sözÖrnek: Şunu yapacakmış, bunu yapacakmış, laf!
- [ünlem] [mecaz] Dedikodu
Kelime kaynağı: TDK Güncel Türkçe Sözlük