sökmek
[fiil] [-i] Bir şeyi bulunduğu yerden kuvvet kullanarak veya gevşeterek çıkarmak, çekip ayırmak
SÖKMEK İLE BENZER OLABİLECEK DİĞER KELİMELER
- affetmek
- anlamak
- anmak
- atmak
- azaltmak
- bulmak
- dehlemek
- dışarı çıkmak
- göndermek
- görevden almak
- göstermek
- hastalanmak
- ihraç etmek
- kaldırmak
- kazımak
- konuşmak
- kovmak
- kusmak
- oymak
- oynatmak
- pabucunu eline vermek
- pabucunu ters giydirmek
- salıvermek
- sepetlemek
- soymak
- soyunmak
- sökmek
- tahliye etmek
- tarh etmek
- türetmek
- uzaklaştırmak
- üretmek
- vermek
- yayımlamak
- yok etmek
- yol vermek
- yürütmek
- anlamak
- bildirmek
- bülbül gibi okumak
- büyülemek
- çağırmak
- çığırmak
- ders çalışmak
- devirmek
- devretmek
- göz atmak
- göz gezdirmek
- gözden geçirmek
- hatim indirmek
- hatmetmek
- hecelemek
- içinden okumak
- incelemek
- inşat etmek
- karıştırmak
- kıraat etmek
- konuşmak
- mezun olmak
- mütalaa etmek
- sökmek
- sövmek
- su gibi okumak
- yazıyı çıkarmak
- yazıyı sökmek
- yüzünden okumak
- agâh olmak
- akıl almak
- aklında tutmak
- alışmak
- anlamak
- aydınlanmak
- bellemek
- beynine girmek
- bilgi edinmek
- bilgilenmek
- bilişmek
- bilmek
- çalışmak
- çantadan yetişmek
- dağarcığına atmak
- derinleşmek
- ders almak
- ders görmek
- dirsek çürütmek
- eli alışmak
- eli kırılmak
- erginlenmek
- ezber etmek
- ezberlemek
- fenlenmek
- feyizlenmek
- fikir edinmek
- fikir vermek
- geçmek
- görgülenmek
- haber almak
- hazmetmek
- hıfzetmek
- ibret almak
- ihtisas yapmak
- ilmini almak
- istihbar etmek
- kapmak
- kaşarlanmak
- kavramak
- kıraat etmek
- kulağını açmak
- malumat almak
- malumat edinmek
- meşk almak
- meşk etmek
- mezun olmak
- muttali olmak
- papağan gibi ezberlemek
- pişirmek
- sindirmek
- sökmek
- su gibi ezberlemek
- tahsil etmek
- tahsil görmek
- tanımak
- tefeyyüz etmek
- terbiye almak
- terbiye görmek
- ufkunu genişletmek
- uyanmak
- yetişmek
- yoğrulmak
- yontulmak
- yutmak
- zihnine yerleştirmek
HECELEME
sök-mek SÖKMEK KELİMESİNİN ANLAMLARI VE ÖRNEKLER
- [fiil] [-i] Bir şeyi bulunduğu yerden kuvvet kullanarak veya gevşeterek çıkarmak, çekip ayırmakÖrnek: Bu çoban öyle güçlü görünüyor ki şu yandaki ağacı kavrasa dibinden söker götürür.
- [fiil] Kurulmuş bir şeyi parçalarına ayırmakÖrnek: Makineyi sökmek.
- [fiil] Rüzgâr, sel, akarsu, bir şeyi yerinden çıkarmak, götürmek
- [fiil] Geçip gitmeye engel olan zorlukları atlatmakÖrnek: Araba çamuru sökemedi. Gemi akıntıyı söktü.
- [fiil] Karışık bir yazıyı okumakÖrnek: Çok okunaksız bir yazı. Ben söker gibi oldum.
- [fiil] Örülmüş, dikilmiş şeyin, örgüsünü veya dikişini ayırmak
- [fiil] [nesnesiz] Balgam vb.nin çıkması, akması kolaylaşmak
- [fiil] [-den] Ayırmak, uzaklaştırmak, vazgeçirmekÖrnek: Saplandığı fikirlerden sökemezdiniz.
- [fiil] [mecaz] Okuyabilme becerisini kazanmakÖrnek: Bunların Fransızcasını sökmek bir mesele, manalarını sökmek ikinci bir meseledir.
- [fiil] [nesnesiz] [argo] Geçmek, etki yapmakÖrnek: Ne yaparsın, dedi, burada böyle söküyor!
- [fiil] [nesnesiz] [teklifsiz konuşmada] Gelmeye başlamak veya çıkagelmekÖrnek: Şermin'le Nermin tam bir saat sonra yani saat beş buçukta söktüler.
Kelime kaynağı: TDK Güncel Türkçe Sözlük