sürmek

[fiil] [-e] [-i] Yönetip yürütmek, sevk etmek
SÜRMEK İLE BENZER OLAN KELİMELER
SÜRMEK İLE BENZER OLABİLECEK DİĞER KELİMELER
âdet olmak
almak
ardı arası kesilmemek
aylamak
baki kalmak
cezalandırmak
çekmek
dayanmak
değmek
devam etmek
doldurmak
durmak
gelmek
gırla gitmek
gitmek
hüküm sürmek
intikal etmek
itmek
izlemek
kalmak
kangrenleşmek
kazmak
kovmak
koymak
para basmak
sakalı bitmek
satmak
seyretmek
sıvamak
sürüncemede kalmak
tutmak
uzamak
uzanmak
vurmak
yaşamak
yetişmek
yürümek
yürütmek
HECELEME
sür-mek
SÜRMEK KELİMESİNİN ANLAMLARI VE ÖRNEKLER
  1. [fiil] [-e] [-i] Yönetip yürütmek, sevk etmek
  2. [fiil] Devam etmekÖrnek: Yenilenmesine karar verilen Meclisin yetkileri, yeni Meclisin seçilmesine kadar sürer. [Anayasa]
  3. [fiil] Önüne katıp götürmekÖrnek: Koyunları sürmek.
  4. [fiil] Uzatmak, ileri doğru itmekÖrnek: Kahveyi ısıtıyor, suyu dolduruyor, cezveyi sürüyor, fincanı boşaltıyor. [Memduh Şevket Esendal]
  5. [fiil] Dokundurmak, değdirmekÖrnek: Yüzümü saçlarına sürmek için başımı eğdim. [Hüseyin Cahit Yalçın]
  6. [fiil] Oturduğu, bulunduğu yerden, ülkeden ceza olarak başka bir yer veya ülkeye göndermek, nefyetmekÖrnek: Mütarekede İngilizler onu Malta'ya sürdüler. [Yusuf Ziya Ortaç]
  7. [fiil] Bir maddeyi bir yüzey üzerine ince bir tabaka olarak yaymak, dökmek, serpmekÖrnek: Avucuna doldurup kokluyor; ensesine, şakaklarına, boynuna sürüyor. [Refik Halit Karay]
  8. [fiil] [ticaret] Bir malı satışa sunmak, piyasaya çıkarmakÖrnek: Satılamayan ne kadar bayat, bozuk mal varsa pansiyonerlere sürerler. [Hüseyin Rahmi Gürpınar]
  9. [fiil] Yasal olmayan yolla piyasaya para çıkarmak
  10. [fiil] [-i] Herhangi bir durum içinde bulunmakÖrnek: Dört duvar arasında bir memur hayatı sürüyordu. [Yusuf Ziya Ortaç]
  11. [fiil] [-i] Pulluk veya sabanla toprağı işlemekÖrnek: Öküzünün biri ölünce tarlasını süremedi. [Ömer Seyfettin]
  12. [fiil] [nesnesiz] Olmaya devam etmekÖrnek: Baygınlığım ne kadar sürdü bilmiyorum. [Aka Gündüz]
  13. [fiil] [nesnesiz] Zaman geçmekÖrnek: Çok sürmez, her şey düzelir.
  14. [fiil] [nesnesiz] Zaman almakÖrnek: Her odanın ziyareti bir saat sürmüştü. [Ahmet Haşim]
  15. [fiil] [bitki bilimi] Bitki, ot yetişip ortaya çıkmak, bitmek, yeşermekÖrnek: Bu gölgeli yerlerde otlar bütün bir yaz mevsimi yeniden yeniye sürer, rutubetli toprakta bir bir arkasına yoncalar fışkırır, çayırlar kabarırdı. [Refik Halit Karay]
  16. [fiil] [nesnesiz] Olağandan daha çok, daha sık ve sulu dışkı çıkarmak
Kelime kaynağı: TDK Güncel Türkçe Sözlük
  • Paylaş: