savurmak
[fiil] [-i] Havaya atıp dağıtmak, saçmak
SAVURMAK İLE BENZER OLAN KELİMELER
SAVURMAK İLE BENZER OLABİLECEK DİĞER KELİMELER
- açmak
- ağzından çıkmak
- anlatmak
- bahis açmak
- baklayı ağzından çıkarmak
- buyurmak
- çıtlatmak
- dermeyan etmek
- dikte etmek
- dile getirmek
- eğlence
- eyitmek
- fısıldamak
- fıslamak
- gargaraya getirmek
- girişmek
- göstermek
- gürültü etmek
- hikâye etmek
- iddia etmek
- ifade etmek
- ileri sürmek
- kapı açmak
- kaydetmek
- kulağına koymak
- kulağına sokmak
- kulağına söylemek
- lütfetmek
- mırıldamak
- mırıldanmak
- nakletmek
- ortadan söylemek
- öne sürmek
- öyleyse
- patlatmak
- saçılıp dökülmek
- savurmak
- sayıklamak
- sayıp dökmek
- saymak
- söylemediğini bırakmamak
- söz açmak
- tabir etmek
- üstüne basmak
- yerleştirmek
- aş
- atlatmak
- ayrılmak
- baston francala
- bazlama
- bazlamaç
- bezdirme
- börek
- çavdar ekmeği
- çörek
- dikmek
- ekmek kırıntısı
- ekmek ufağı
- ev ekmeği
- fodla
- francala
- ful
- galeta unu
- glüten ekmeği
- gömme
- gömmek
- görev
- habbe
- katlama
- kirde
- kömbe
- kurtulmak
- lavaş
- mısır ekmeği
- nan
- nimet
- ödemek
- pide
- sandviç
- savurmak
- serpmek
- sollamak
- somun
- tam ekmek
- tandır
- tandır ekmeği
- tost ekmeği
- üretmek
- yemek
- yenmek
- yitirmek
- yufka
- yufka ekmeği
- açılmak
- açmak
- altından girip üstünden çıkmak
- araya vermek
- bol doğramak
- cömertleşmek
- döküp saçmak
- eli aza varmamak
- gâvur etmek
- hacıağalık etmek
- havaya savurmak
- heba etmek
- heder etmek
- hovardalaşmak
- hovardalık etmek
- israfa kaçmak
- kanına girmek
- kapıyı büyük açmak
- mahvetmek
- para dökmek
- para yedirmek
- para yemek
- paraya para dememek
- saçılıp dökülmek
- saçıp savurmak
- savurmak
- sebil etmek
- sokağa atmak
- suya salmak
- telef etmek
- yazık etmek
- yele vermek
- yenene içilene bakılmamak
- ziyan etmek
- acıtmak
- ateş etmek
- avlamak
- bağlamak
- basmak
- başına geçirmek
- bombalamak
- boş yerine vurmak
- boynuzlamak
- çakmak
- çalmak
- çarpmak
- çekmek
- çelme atmak
- çelme takmak
- çelmek
- çıkmak
- çırpıştırmak
- çırpmak
- çifte atmak
- çiftelemek
- çubuklamak
- darbe indirmek
- darbe vurmak
- darbelemek
- darbetmek
- değneklemek
- dirseklemek
- dokunmak
- dönmek
- dövmek
- dövünmek
- düşmek
- ekleştirmek
- etkilemek
- fiskelemek
- geçirmek
- giydirmek
- göçmek
- görünmek
- gümlemek
- gürültü etmek
- hırpalamak
- içirmek
- içmek
- indirmek
- inmek
- isabet etmek
- kafa atmak
- kafasını kırmak
- kelepçelemek
- kesmek
- kıç atmak
- kondurmak
- konmak
- koymak
- kötek atmak
- küçülmek
- kütletmek
- leşini sermek
- mıhlamak
- ödül almak
- öldürmek
- patlatmak
- pençe atmak
- pençe vurmak
- pençelemek
- rastlaşmak
- saplamak
- sarkıtmak
- savurmak
- sıvamak
- soymak
- sumsuklamak
- suratına indirmek
- sürmek
- süsmek
- şamar atmak
- şamarlamak
- şaplak atmak
- şaplatmak
- şut atmak
- şut çekmek
- şutlamak
- takmak
- tartaklamak
- tekme atmak
- tekmelemek
- tepiklemek
- tepmek
- tıkırdatmak
- tıklatmak
- tırpan atmak
- tokat aşk etmek
- tokmaklamak
- tokuşturmak
- topuklamak
- tos vurmak
- toslamak
- toslaşmak
- turalamak
- üzengilemek
- vurduğu yerden ses gelmek
- vurunmak
- yanıltmak
- yansımak
- yapıştırmak
- yaralamak
- yerleştirmek
- yumruk atmak
- yumruk indirmek
- yüreği çarpmak
- zımbalamak
HECELEME
sa-vur-mak SAVURMAK KELİMESİNİN ANLAMLARI VE ÖRNEKLER
- [fiil] [-i] Havaya atıp dağıtmak, saçmakÖrnek: İşçiler buğdayı savurmakta ve taneyi samandan ayırmaktadır.
- [fiil] Rüzgâr, şiddetle eserek bir yeri, bir şeyi altüst etmek, havaya kaldırmak, dağıtmak
- [fiil] Kaldırıp atmak, fırlatmakÖrnek: Adam birden silkinip beni yavaşça yana savurdu.
- [fiil] [nesnesiz] Şiddetle döndürerek sallamak, kaldırarak vurmakÖrnek: Kılıç savurmak. Değnek savurmak.
- [fiil] Bir sıvının havalanmasını veya kaynayan sıvının taşmasını önlemek, soğutmak amacıyla alıp yine kendi kabına dökmekÖrnek: Sarnıcın suyunu savurmak.
- [fiil] Sallamak, uçurmak, dalgalandırmakÖrnek: Ayaklarını boşluğa savururken küçük dolap gürültüyle yıkıldı.
- [fiil] [nesnesiz] Yalan, küfür vb. söylemekÖrnek: Onun bütün çapkınlığı Solmaz'a yoldan geçerken savurduğu birkaç kelimeden ibaretti.
- [fiil] [mecaz] Boşuna ve çok miktarda harcamak, israf etmekÖrnek: Paraları savurmak.
Kelime kaynağı: TDK Güncel Türkçe Sözlük