ufak
[sıfat] Boyutları normalden küçük
UFAK İLE BENZER OLABİLECEK DİĞER KELİMELER
- açlıktan ölmeyecek kadar
- az buçuk
- az çok
- beş on
- bir avuç
- bir damla
- bir dirhem
- bir iki
- bir karış
- bir nebze
- bir parça
- bozdur bozdur harca
- çam sakızı çoban armağanı
- çat pat
- çatra patra
- derin
- derinden
- derinlemesine
- derinliğine
- detaylı
- devede kulak
- düşük
- edna
- eksik
- etraflı
- etraflıca
- fakir
- hafif tertip
- iftarlık
- ince
- karınca kaderince
- karınca kararınca
- kırk para
- kıt
- küçük çapta
- kürdan
- metelik
- miskalle
- mufassal
- parça pürçük
- tadımlık
- tafsilatlı
- teferruatlı
- tek tük
- tike
- tutam
- tükenik
- ufak
- uzun boylu
- uzun hikâye
- üç beş
- varla yok arası
- yüksük kadar
- alçak
- avuç içi kadar
- biblo gibi
- bir damla
- bit kadar
- boncuk gibi
- böcek gibi
- cimcime
- cura
- cüce
- cücük
- çapsız
- çırçır
- çocuk
- çurçur
- dar
- düdük gibi
- el kadar
- ensiz
- fare
- Gotik
- in gibi
- ispenç horozu
- kaşık kadar
- kucakta
- kukla gibi
- kuş kafesi gibi
- kutu gibi
- küçücük
- küçümen
- küçümencik
- küçürek
- küskün
- maşa kadar
- mendil kadar
- mercimek kadar
- mini
- minicik
- minnacık
- minnoş
- minör
- minüskül
- minyatür
- parmak kadar
- rakı
- şuncacık
- taze
- tıfıl
- tırnak kadar
- ufacık
- ufacık tefecik
- ufak
- ufarak
- yavru
- yumruk kadar
HECELEME
u-fak UFAK KELİMESİNİN ANLAMLARI VE ÖRNEKLER
- [sıfat] Boyutları normalden küçükÖrnek: Ufak ev.
- [sıfat] Yaşça daha küçük olanÖrnek: Bir sabah ufak, sarışın, ela gözlü bir kız karşıma geldi.
- [sıfat] Makam, derece bakımından geri olanÖrnek: Ufak bir memuriyet de olsa olurdu.
- [sıfat] Kısa bir süreÖrnek: Ufak bir istirahatten sonra oyuncular birinci muvaffakiyetin tesiri ile ikinci bir raksa başladılar.
- [sıfat] [mecaz] Önemsiz, çok azÖrnek: Ufak bir ameliyatla yüzük kesilip alındı.
Kelime kaynağı: TDK Güncel Türkçe Sözlük