ufak tefek
[isim] Gerekli küçük eşya, araç gereç
UFAK TEFEK İLE BENZER OLABİLECEK DİĞER KELİMELER
- altı karış beberuhi
- bacak kadar
- bacaksız
- badik
- bastıbacak
- beberuhi
- bıdık
- bıldırcın
- bızdık
- bir karış
- bir karış beberuhi
- bodur
- boysuz
- bücür
- cüce
- çitlembik
- çitlembik gibi
- düdük gibi
- endamsız
- fındık kurdu
- fındık kurdu gibi
- gibi
- götten bacaklı
- güdük
- karabiber
- kavruk
- kestirme
- kıçtan bacaklı
- kısaca
- kısacık
- kısarak
- mahşer midillisi
- özet
- parmak kadar
- şamama gibi
- toparlak
- ufacık tefecik
- ufak tefek
- yanık
- yer cücesi
- yerden bitme
- yerden yapma
- alçak
- avuç içi kadar
- ayrıntılı
- biblo gibi
- bir damla
- bit kadar
- boncuk gibi
- böcek gibi
- cimcime
- cura
- cüce
- cücük
- çapsız
- çırçır
- çocuk
- çurçur
- dar
- düdük gibi
- el kadar
- ensiz
- fare
- genç
- Gotik
- in gibi
- ispenç horozu
- kaşık kadar
- kucakta
- kukla gibi
- kuş kafesi gibi
- kutu gibi
- küçücük
- küçümen
- küçümencik
- küçürek
- küskün
- maşa kadar
- mendil kadar
- mercimek kadar
- mini
- minicik
- minik
- minimini
- minnacık
- minnoş
- minör
- minüskül
- minyatür
- parmak kadar
- rakı
- şuncacık
- taze
- tıfıl
- tırnak kadar
- ufacık
- ufacık tefecik
- ufak tefek
- ufarak
- yavru
- yumruk kadar
- alt tarafı
- alt yanı
- arka planda
- ateş olsa cirmi kadar yer yakar
- dağ doğura doğura bir fare doğurmuş
- değersiz
- derme çatma
- dert değil
- devede kulak
- ebegümeci
- ehemmiyetsiz
- el kiri
- etkisiz
- fasarya
- fındık kabuğunu doldurmaz
- hafif
- hatırsız
- hiç
- hiçten
- ıvır zıvır
- iki paralık
- ikincil
- ismi var cismi yok
- kapı mandalı
- Karamürsel sepeti
- kıvır zıvır
- ne yazar
- olup olacağı
- olur olmaz
- parça pürçük
- sıradan
- sudan
- şunun şurası
- tali
- ufak tefek
- vızıltı
HECELEME
u-fak te-fek UFAK TEFEK KELİMESİNİN ANLAMLARI VE ÖRNEKLER
- [isim] Gerekli küçük eşya, araç gereçÖrnek: Üç kat elbisemden, birkaç takım çamaşırımdan ve ufak tefeğimden başka hiçbir şeyim ve hiçbir kimsem yok.
- [sıfat] Çok yer kaplamayan, küçük
- [sıfat] Kısa ve zayıfÖrnek: Kapımın önünde ufak tefek bir kadın göründü.
- [sıfat] [mecaz] Sönük, zayıfÖrnek: Tünelin öbür ucunda tekrar ufak tefek ışıklar belirmişti.
- [sıfat] [mecaz] Çok gerekli olmayan, önemsizÖrnek: Atatürk öldüğü zaman Türkiye'nin ufak tefek sıkıntılar dışında hiçbir büyük problemi yoktu.
Kelime kaynağı: TDK Güncel Türkçe Sözlük