çıkmak

[fiil] [-den] İçeriden dışarıya varmak, gitmek
ÇIKMAK İLE BENZER OLAN KELİMELER
ÇIKMAK İLE BENZER OLABİLECEK DİĞER KELİMELER
aksamak
artmak
ayrılmak
azalmak
barınmak
boşalmak
boşaltmak
boşanmak
değişmek
dışarı çıkmak
dökülmek
erişmek
fırlamak
fışkırmak
flört etmek
geçinmek
gelmek
gerçekleşmek
gitmek
incinmek
inmek
inşa etmek
istifa etmek
iyileşmek
kaynamak
kopmak
mal olmak
mezun olmak
olmak
oluşmak
ödemek
ödül almak
pahalanmak
pırtlamak
pörtlemek
rastlaşmak
rol yapmak
sıvaşmak
sızmak
sokağa dökülmek
tahliye etmek
taşmak
temizlenmek
uğramak
vermek
vurmak
yasalaşmak
yayılmak
yayımlanmak
yetişmek
yükselmek
HECELEME
çık-mak
ÇIKMAK KELİMESİNİN ANLAMLARI VE ÖRNEKLER
  1. [fiil] [-den] İçeriden dışarıya varmak, gitmekÖrnek: Ortalık ağarırken bir arkadaşımla yorgun adımlarla konaktan çıktık. [Falih Rıfkı Atay]
  2. [fiil] [nesnesiz] Elde edilmek, sağlanmak, istihsal edilmekÖrnek: Bu mülakatımızdan esaslı bir netice çıkmadı. [Atatürk]
  3. [fiil] [nesnesiz] Bir meslek veya bilim kurumunda okuyup yetişmek, mezun olmakÖrnek: Çiçeği burnunda subay çıkar çıkmaz, ben size bir emir eri bulurum. [Haldun Taner]
  4. [fiil] Bulunduğu yeri bırakıp başka yere geçmek, taşınmak, ayrılmak, ilgisini kesmekÖrnek: Yeni evimizden çıkıp eski evimize taşındık. [Yusuf Ziya Ortaç]
  5. [fiil] Süresi dolduğunda ayrılmakÖrnek: Daireden çıkmak. Hastaneden çıkmak. Cezaevinden çıkmak.
  6. [fiil] [nesnesiz] Yapılmak, yürümekÖrnek: Bu dairede işler kolay çıkmaz.
  7. [fiil] Yetişecek ölçüde olmakÖrnek: Bu kumaştan bir palto çıkar mı?
  8. [fiil] EksilmekÖrnek: Dörtten iki çıkarsa iki kalır.
  9. [fiil] Meydana gelmekÖrnek: Uygunsuz dediğim vakalardan biri bir salon oyunu yüzünden çıkmıştır. [Reşat Nuri Güntekin]
  10. [fiil] [nesnesiz] Sıyrılmak, ayrılmakÖrnek: Bebeğin patiği çıktı.
  11. [fiil] [nesnesiz] Herhangi bir durumda olduğu anlaşılmakÖrnek: Borçlu çıkmak. Kârlı çıkmak. Alacaklı çıkmak.
  12. [fiil] Bir durumla ilgili niteliklerini yitirmek, bir durumdan başka bir duruma geçmekÖrnek: Çok sonra öğrenecek bunu. Çok sonra, çocukluktan çıkıp kocaman adam olduktan sonra. [Tarık Dursun K.]
  13. [fiil] [-i] Bir şeyin yukarısına doğru yürümekÖrnek: Uzun, dik merdivenli bir yokuşu çıktık. [Refik Halit Karay]
  14. [fiil] [nesnesiz] [-de] Bir inceleme, bir araştırma sonucu bulmakÖrnek: Sularda bakteri çıktı.
  15. [fiil] [-e] Yetkili birinin makamına iş için gitmekÖrnek: Başkana çıkmak.
  16. [fiil] [-e] Talihine veya payına düşmek, isabet etmek, vurmakÖrnek: Arkadaşa piyango çıkmış. Bize yine gezi çıktı. Bu işten size de bir şey çıkar.
  17. [fiil] [nesnesiz] Bir konu yetkililerce karara bağlanmak
  18. [fiil] [-e] Mal olmakÖrnek: Bu ev dört milyara çıktı.
  19. [fiil] [-e] Oyunda herhangi bir rolü oynamakÖrnek: Arsız ve aptal mahalle çocuğu rolüne çıkmıştı. [Bedri Rahmi Eyüboğlu]
  20. [fiil] [-e] Bir yere ulaşmak, varmakÖrnek: Karşı kaldırıma geçtiler, sağa sola saptılar, demir yoluna çıktılar. [Memduh Şevket Esendal]
  21. [fiil] [-e] Karaya ayak basmakÖrnek: 1919 senesi Mayıs'ının on dokuzuncu günü Samsun'a çıktım. [Atatürk]
  22. [fiil] [nesnesiz] Yayılmak, duyulmakÖrnek: Başından beri gazetelerde enstitü hakkında havadisler çıkıyordu. [Ahmet Hamdi Tanpınar]
  23. [fiil] [nesnesiz] Olmak, bulunmak, var olmakÖrnek: Bayramın son günü her iki kadının da işleri çıkmıştı. [Osman Cemal Kaygılı]
  24. [fiil] [-e] Bir iddia ile ortalıkta görünmekÖrnek: Sen onun karşısına çapkın bir adam gibi çıktın. [Peyami Safa]
  25. [fiil] [nesnesiz] [-den] YayılmakÖrnek: Lağımdan pis kokular çıkıyor.
  26. [fiil] [-e] Karşı gelebilmek, boy ölçüşmekÖrnek: Güreşte ona çıkacak kimse yok.
  27. [fiil] [-e] BulaşmakÖrnek: Kravatın boyası gömleğe çıktı.
  28. [fiil] [-i] Binaya kat eklemekÖrnek: Evin ikinci katını çıkmadan havalar bozuldu.
  29. [fiil] [-e] Bir sebeple bulunulan yerden ayrılmakÖrnek: Bu kahveden sıkıldın, ötekine çıkarsın, anladın mı? [Memduh Şevket Esendal]
  30. [fiil] [nesnesiz] Niteliği sonradan anlaşılmakÖrnek: Eyvah, bu da ötekiler gibi soysuz çıktı. [Reşat Nuri Güntekin]
  31. [fiil] [nesnesiz] Belirmek, tanınmakÖrnek: Bir ilçe belediye başkanı hepsinden açıkgöz çıktı. [Muzaffer İzgü]
  32. [fiil] [nesnesiz] Davranışta herhangi bir niteliği bulunmakÖrnek: Akıllı çıktı da arkadaşına uymadı.
  33. [fiil] [nesnesiz] Yerinden oynamakÖrnek: Fukaranın hem sağ bileği çıkmış hem davulu patlamıştı. [Reşat Nuri Güntekin]
  34. [fiil] [nesnesiz] Görünür veya belli bir durumda bulunmakÖrnek: Tencerenin bakırı çıktı. Zayıflıktan kemikleri çıkmış.
  35. [fiil] [nesnesiz] Oluşmak, olmakÖrnek: Fırtına çıkmak. Soğuk çıkmak.
  36. [fiil] [nesnesiz] Piyasaya sürülmek
  37. [fiil] [nesnesiz] Bitmek, büyümek, sürmekÖrnek: Ekinler çıkmaya başladı. Bıyığı çıktı.
  38. [fiil] [nesnesiz] VerilmekÖrnek: Maaş çıkmak. Emir çıkmak.
  39. [fiil] [nesnesiz] Ay veya mevsim geçmekÖrnek: Mart çıktı. Kış çıktı.
  40. [fiil] [nesnesiz] Yeni yetişip satışa sunulmakÖrnek: Erik çıkmış. Çilek daha çıkmadı.
  41. [fiil] [nesnesiz] Yükselmek, artmakÖrnek: Fiyatlar çıktı.
  42. [fiil] [nesnesiz] Artırmak, fiyatı yükseltmek
  43. [fiil] [nesnesiz] Sesini yükseltmek
  44. [fiil] [nesnesiz] Büyük abdest bozmak
  45. [fiil] [nesnesiz] [-den] Giderilmek, yok olmakÖrnek: Leke çıktı.
  46. [fiil] [-den] UnutmakÖrnek: O söz benim hatırımdan çıkmadı.
  47. [fiil] [nesnesiz] Ay, güneş görünmekÖrnek: Güneş seni ısıtmak için çıkıyordu. [Yakup Kadri Karaosmanoğlu ]
  48. [fiil] [nesnesiz] YayımlanmakÖrnek: Yeni çıkmış Fransızca bir iki kitap bulunurdu. [Yusuf Ziya Ortaç]
  49. [fiil] [nesnesiz] GelmekÖrnek: Çok geçmeden haber çıkacağını kadınlık insiyakıyla derhâl sezmişti. [Refik Halit Karay]
  50. [fiil] [nesnesiz] GerçekleşmekÖrnek: İnsanın her gördüğü rüya çıkmaz ya! [Memduh Şevket Esendal]
  51. [fiil] [nesnesiz] Bulunduğu yerden fırlamak, kopmakÖrnek: Arabanın direksiyonu çıkmak.
  52. [fiil] Bir şeyin düzeni bozulmak, eskisinden daha değişik, kötü bir duruma girmekÖrnek: Ev, ev olmaktan çıktı.
  53. [fiil] [-le] Flört etmekÖrnek: Sevim, senden başka bir kızla çıkmadım. [Attila İlhan]
  54. [fiil] [-e] Erişmek, görmekÖrnek: Aklı başında ama sabaha çıkamayacağına kalıbımı basarım. [Sait Faik Abasıyanık]
  55. [fiil] [mecaz] Harcamak zorunda kalmakÖrnek: Paradan çıkmak. Bin liradan çıktım.
  56. [fiil] [-i] [argo] Vermeye katlanmakÖrnek: Çık bakalım paraları!
Kelime kaynağı: TDK Güncel Türkçe Sözlük
  • Paylaş: