açmak
[fiil] [-i] Bir şeyi kapalı durumdan açık duruma getirmek
AÇMAK İLE BENZER OLAN KELİMELER
AÇMAK İLE BENZER OLABİLECEK DİĞER KELİMELER
- açıklama yapmak
- açıklık getirmek
- açımlamak
- açmak
- anlamlandırmak
- anlatmak
- aydınlatmak
- belirginleştirmek
- belirtmek
- beyan etmek
- bildirmek
- bir şey söylemek
- dile getirmek
- hikâye etmek
- ışık tutmak
- ilan etmek
- izah etmek
- izahat vermek
- izahatta bulunmak
- mana vermek
- meramını anlatmak
- ortaya çıkarmak
- öykülemek
- şerh etmek
- tabir etmek
- tafsilat vermek
- tahkiye etmek
- tanımlamak
- tasrih etmek
- tavzih etmek
- tefsir etmek
- tenvir etmek
- tercüman olmak
- teşrih etmek
- yorumlamak
- açmak
- ağzından çıkmak
- anlatmak
- bahis açmak
- baklayı ağzından çıkarmak
- buyurmak
- çıtlatmak
- dermeyan etmek
- dikte etmek
- dile getirmek
- dökmek
- eğlence
- eyitmek
- fısıldamak
- fıslamak
- gargaraya getirmek
- girişmek
- göstermek
- gürültü etmek
- hikâye etmek
- iddia etmek
- ifade etmek
- ileri sürmek
- kapı açmak
- kaydetmek
- kulağına koymak
- kulağına sokmak
- kulağına söylemek
- lütfetmek
- mırıldamak
- mırıldanmak
- nakletmek
- ortadan söylemek
- öne sürmek
- öyleyse
- patlatmak
- saçılıp dökülmek
- sallamak
- savurmak
- sayıklamak
- sayıp dökmek
- saymak
- söylemediğini bırakmamak
- söz açmak
- tabir etmek
- üstüne basmak
- yerleştirmek
- açmak
- akort etmek
- ayakkabılarını çevirmek
- ayar etmek
- ayarlamak
- biçim vermek
- biçimlendirmek
- bölümlemek
- bölümlendirmek
- çekidüzen vermek
- çırpıya getirmek
- derecelemek
- derlemek
- derleyip toplamak
- devşirmek
- dizilemek
- dizmek
- doğrultmak
- dosyalamak
- düzeltmek
- düzen kurmak
- düzmek
- gruplandırmak
- hâle yola koymak
- ıslah etmek
- istif etmek
- istiflemek
- iyileştirmek
- kalem oynatmak
- katarlamak
- kavzamak
- kurmak
- numaralamak
- organize etmek
- örgütlemek
- örgütlendirmek
- rötuş etmek
- sınıflamak
- sınıflandırmak
- sıralamak
- sıraya koymak
- sistemleştirmek
- standartlaştırmak
- şekil vermek
- şekillendirmek
- şekle koymak
- şekle sokmak
- tanzim etmek
- tashih etmek
- tasnif etmek
- tedavi etmek
- tensik etmek
- tertip etmek
- tertiplemek
- tesis etmek
- teşkilatlandırmak
- toparlamak
- toplamak
- yapmak
- yasamak
- yerleştirmek
- yoluna koymak
- yön vermek
- açılmak
- açmak
- akın etmek
- akmak
- alarga etmek
- apazlamak
- aralanmak
- aramak
- aşındırmak
- avara etmek
- ayağına gitmek
- ayak atmak
- ayrılmak
- azimet etmek
- basıp gitmek
- basmak
- boylamak
- boynunu kırmak
- caddeyi tutmak
- cehennemin dibine gitmek
- cicozlamak
- çekip gitmek
- çekmek
- çıkmak
- defolmak
- demir almak
- denize açılmak
- dere tepe düz gitmek
- devam etmek
- doğrulmak
- dümeni kırmak
- düşmek
- düzmek
- erişmek
- gaza basmak
- gazlamak
- geçmek
- gerilemek
- gezmek
- göç etmek
- göç eylemek
- göçmek
- görmek
- gözden uzaklaşmak
- gurbete düşmek
- hareket etmek
- hicret etmek
- ıraklaşmak
- ıramak
- icabet etmek
- içmek
- ikilemek
- ilerlemek
- inmek
- intikal etmek
- ipi kırmak
- işlemek
- izlemek
- kalkmak
- kapağı atmak
- kapı yapmak
- kaymak
- kendini atmak
- kendini bir yerde bulmak
- kendini dar atmak
- kirişi kırmak
- koşmak
- kuş kanadıyla gitmek
- kuyruğu dikmek
- muhaceret etmek
- ölmek
- palamarı çözmek
- palamarı koparmak
- pırlamak
- posta yapmak
- sarkmak
- savuşmak
- savuşup gitmek
- sefa geldine gitmek
- sel gibi akmak
- seyretmek
- siktirip gitmek
- siktirmek
- sürmek
- süzülmek
- taşınmak
- tatmin olmak
- tayyetmek
- toz olmak
- tutmak
- tükenmek
- uçmak
- uçup gitmek
- uğramak
- uzaklaşmak
- uzamak
- uzanmak
- voltasını almak
- yağ gibi kaymak
- yapmak
- yaylanmak
- yelken açmak
- yelken basmak
- yetmek
- yıkılmak
- yırtmak
- yitmek
- yol almak
- yol gitmek
- yol görünmek
- yol yürümek
- yola çıkmak
- yola düşmek
- yola düzülmek
- yola koyulmak
- yola revan olmak
- yollanmak
- yolunu tutmak
- yürümek
- yürüyüşe geçmek
- zıplamak
- ziyaret etmek
- açmak
- aferin almak
- afsunlamak
- ağzına baktırmak
- ağzının içine baktırmak
- aklını başından almak
- alkış toplamak
- alkışlanmak
- aranmak
- âşık etmek
- bağlamak
- beğendirmek
- beğenilmek
- benimsenmek
- bent etmek
- bir dediği iki olmamak
- büyülemek
- canına değmek
- canını almak
- cezbetmek
- çarpmak
- çekmek
- değmek
- deli etmek
- delirtmek
- elden ele dolaşmak
- ellerde gezmek
- eritmek
- esritmek
- etkilemek
- gevşetmek
- gönlünü çalmak
- gönlünü çelmek
- gönül açmak
- göz almak
- göz doldurmak
- göz doyurmak
- göz kamaştırmak
- göze girmek
- gözüne girmek
- hayran bırakmak
- haz vermek
- hora geçmek
- hoşa gitmek
- hoşuna gitmek
- iç açmak
- ihya etmek
- ikram görmek
- ilahlaşmak
- imrendirmek
- itibar görmek
- kalbine girmek
- kalp fethetmek
- kalp kazanmak
- kanatlandırmak
- kazanmak
- kendini beğendirmek
- kıç attırmak
- kırıp geçirmek
- konuşmak
- kulağı okşamak
- makbul olmak
- makbule geçmek
- memnun etmek
- mest etmek
- nabzına girmek
- nazı geçmek
- peşinden sürüklemek
- ram etmek
- sarhoş etmek
- sarmak
- sayılmak
- sempatisini kazanmak
- sevdirmek
- sevilmek
- sükse yapmak
- şeytan tüyü olmak
- tadına doyum olmamak
- takdir olunmak
- takdirini kazanmak
- tat vermek
- tatmin etmek
- teshir etmek
- tesir etmek
- tutmak
- yakınlık görmek
- yakmak
- yassıltmak
- yüze gülmek
- zevkine gitmek
- zevkini okşamak
- açılmak
- açmak
- altından girip üstünden çıkmak
- araya vermek
- bol doğramak
- cömertleşmek
- döküp saçmak
- ekmek
- eli aza varmamak
- gâvur etmek
- hacıağalık etmek
- havaya savurmak
- heba etmek
- heder etmek
- hovardalaşmak
- hovardalık etmek
- israfa kaçmak
- kanına girmek
- kapıyı büyük açmak
- mahvetmek
- para dökmek
- para yedirmek
- para yemek
- paraya para dememek
- saçılıp dökülmek
- saçıp savurmak
- savurmak
- sebil etmek
- sokağa atmak
- suya salmak
- telef etmek
- yazık etmek
- yele vermek
- yenene içilene bakılmamak
- ziyan etmek
- açmak
- aktarmak
- anız bozmak
- bel bellemek
- bellemek
- boğaz açmak
- çapalamak
- çift sürmek
- çizmek
- çukur açmak
- çukurlatmak
- derinleştirmek
- derinletmek
- deşelemek
- deşmek
- eşelemek
- eşelenmek
- eşinmek
- eşmek
- hakketmek
- herk etmek
- ikilemek
- kabartmak
- kirizma yapmak
- kirizmalamak
- kürelemek
- küremek
- kürümek
- nadas etmek
- saban sürmek
- sürmek
- taraklamak
- tırmıklamak
- üçlemek
- açmak
- almak
- ayırmak
- azaltmak
- balta vurmak
- baltalamak
- bıçak atmak
- bıçaklamak
- biçki yapmak
- biçmek
- bölmek
- budamak
- çalmak
- çelmek
- çentik açmak
- çentik atmak
- çentiklemek
- çentmek
- çırpmak
- dikiz etmek
- dilim dilim etmek
- dilimlemek
- dilmek
- doğramak
- durdurmak
- durmak
- eksiltmek
- etkilemek
- filizlemek
- flört etmek
- gedmek
- kabaklamak
- kapamak
- karar vermek
- katetmek
- kertiklemek
- kertmek
- kesinmek
- kırkmak
- kırpmak
- kıymak
- makas vurmak
- makaslamak
- neşterlemek
- öldürmek
- önlemek
- özetlemek
- rendelemek
- soymak
- susmak
- sünnet etmek
- tedavi etmek
- tıraş etmek
- tırpanlamak
- tomurmak
- uçurmak
- vurmak
- yaralamak
- yarmalamak
- yayımlamak
- yermek
- yok etmek
- yontmak
- açmak
- adapte olmak
- araziye uymak
- ayak değiştirmek
- bağdaşmak
- cemaate uymak
- denk gelmek
- düşmek
- elvermek
- gelmek
- girmek
- hallihamur olmak
- hava iyi esmek
- hesabına gelmek
- hokka gibi oturmak
- imtisal etmek
- imtizaç etmek
- intibak etmek
- iş görmek
- işe yaramak
- işine gelmek
- iyi gelmek
- iyi gitmek
- iyi olmak
- kabul etmek
- kaldırmak
- kalıp gibi oturmak
- kaynaşmak
- kıyak kaçmak
- milim oynamamak
- milim şaşmamak
- münasebet almak
- müsaade etmek
- olmak
- oturmak
- öğür olmak
- rast gelmek
- sığışmak
- sığmak
- sıkışmak
- suyuna gitmek
- şanına yakışmak
- şanından olmak
- takip etmek
- tam gelmek
- tamam gelmek
- tetabuk etmek
- tevafuk etmek
- tutmak
- uygun düşmek
- uygun gelmek
- yakışmak
- yaramak
- yaraşık almak
- yaraşmak
- yeri olmak
HECELEME
aç-mak AÇMAK KELİMESİNİN ANLAMLARI VE ÖRNEKLER
- [fiil] [-i] Bir şeyi kapalı durumdan açık duruma getirmekÖrnek: Kapıyı açıp içeri giriyorum.
- [fiil] Engeli kaldırmakÖrnek: Karla kapanan yolu açmak.
- [fiil] Sarılmış, katlanmış, örtülmüş veya iliklenmiş olan şeyleri bu durumdan kurtarmakÖrnek: Kadın hamalı dışarı çıkardı, sonra çantasını açıp birkaç lira çıkardı.
- [fiil] Bir şeyi, bir yeri oyarak veya kazarak çukur, delik oluşturmak
- [fiil] Tıkalı bir şeyi bu durumdan kurtarmakÖrnek: Su borusunu açmak.
- [fiil] Alanını genişletmekÖrnek: Anıtın çevresini açmak.
- [fiil] Birbirinden uzaklaştırmakÖrnek: Kollarını açtı.
- [fiil] YarmakÖrnek: Çıbanı açmak.
- [fiil] Düğümü veya dolaşmış bir şeyi bu durumdan kurtarmakÖrnek: Yumağı açmak.
- [fiil] Bir toplantıyı, etkinliği başlatmak
- [fiil] Bir kuruluşu, bir iş yerini işler duruma getirmek
- [fiil] Bir aygıtı, bir düzeneği çalıştırmakÖrnek: Dönüş yolunda radyoyu açtık.
- [fiil] Alışverişi başlatmakÖrnek: Bakan, tütün piyasasını açtı.
- [fiil] Rengin koyuluğunu azaltmakÖrnek: Bu boyayı biraz daha açmalı.
- [fiil] Yakışmak, güzel göstermekÖrnek: Bu renk odayı açtı.
- [fiil] Ferahlık vermek
- [fiil] BeğenmekÖrnek: Burası beni açmadı, başka yere gidelim.
- [fiil] Bir konu ile ilgili konuşmak
- [fiil] Avunmak veya danışmak üzere söylemek, içini dökmekÖrnek: Size derdimi açmaya geldim.
- [fiil] Satranç, poker vb. oyunları başlatmak
- [fiil] [nesnesiz] Yapmak, düzenlemekÖrnek: Sınav açmak.
- [fiil] [nesnesiz] Ayırmak, tahsis etmekÖrnek: Senin için üst katta bir oda açtık.
- [fiil] Görünür duruma getirmekÖrnek: Kollarını, göğsünü açmış.
- [fiil] [nesnesiz] Bulutların dağılmasıyla gökyüzü aydınlanmakÖrnek: Hava açtı.
- [fiil] [nesnesiz] [mecaz] Geçit sağlamakÖrnek: İki oda arasına kapı açtık.
- [fiil] [mecaz] Sıkılganlığını, utangaçlığını gidermekÖrnek: Öğretmen sürekli konuşuyor, öğrenciyi açmak istiyordu.
- [fiil] [eskimiş] Savaşla almak, fethetmek
Kelime kaynağı: TDK Güncel Türkçe Sözlük