kalkmak
[fiil] [nesnesiz] Gitmek üzere yerinden ayrılmak
KALKMAK İLE BENZER OLAN KELİMELER
KALKMAK İLE BENZER OLABİLECEK DİĞER KELİMELER
- açılmak
- adım atmak
- atılmak
- başlamak
- başvurmak
- bayrak açmak
- birleşmek
- bismillah demek
- bulaşmak
- davranmak
- demek
- denemek
- dövüşmek
- düzülmek
- el atmak
- eyleme geçmek
- faaliyete geçmek
- fayrap etmek
- girmek
- hâline bakmamak
- hamle etmek
- hamle yapmak
- harekete geçmek
- haydamak
- iş tutmak
- işbaşı yapmak
- kalkışmak
- kalkmak
- kapısını çalmak
- kapıyı açmak
- kolları sıvamak
- koyulmak
- müracaat etmek
- müracaatta bulunmak
- ortaya atılmak
- ortaya çıkmak
- paçaları sıvamak
- perdelerini açmak
- saldırmak
- sarılmak
- sıfırdan başlamak
- sıvanmak
- siftah etmek
- siftahlamak
- şeytanın ayağını kırmak
- şeytanın bacağını kırmak
- temel atmak
- teşebbüs etmek
- teşebbüse geçmek
- teşebbüsü ele almak
- tevessül etmek
- tezgâhı kurmak
- tutmak
- tutturmak
- tutuşmak
- uvertür yapmak
- yerini yapmak
- yumulmak
- açılmak
- açmak
- akın etmek
- akmak
- alarga etmek
- apazlamak
- aralanmak
- aramak
- aşındırmak
- avara etmek
- ayağına gitmek
- ayak atmak
- ayrılmak
- azimet etmek
- basıp gitmek
- basmak
- boylamak
- boynunu kırmak
- caddeyi tutmak
- cehennemin dibine gitmek
- cicozlamak
- çekip gitmek
- çekmek
- çıkmak
- defolmak
- denize açılmak
- dere tepe düz gitmek
- devam etmek
- doğrulmak
- dümeni kırmak
- düşmek
- düzmek
- erişmek
- geçmek
- gerilemek
- gezmek
- göç etmek
- göç eylemek
- göçmek
- görmek
- gözden uzaklaşmak
- gurbete düşmek
- hicret etmek
- ıraklaşmak
- ıramak
- icabet etmek
- içmek
- ikilemek
- ilerlemek
- inmek
- intikal etmek
- ipi kırmak
- işlemek
- izlemek
- kalkmak
- kapağı atmak
- kapı yapmak
- kaymak
- kendini atmak
- kendini bir yerde bulmak
- kendini dar atmak
- kirişi kırmak
- koşmak
- kuş kanadıyla gitmek
- kuyruğu dikmek
- muhaceret etmek
- ölmek
- palamarı çözmek
- palamarı koparmak
- pırlamak
- posta yapmak
- sarkmak
- savuşmak
- savuşup gitmek
- sefa geldine gitmek
- sel gibi akmak
- seyretmek
- siktirip gitmek
- siktirmek
- sürmek
- süzülmek
- taşınmak
- tatmin olmak
- tayyetmek
- toz olmak
- tutmak
- tükenmek
- uçup gitmek
- uğramak
- uymak
- uzaklaşmak
- uzamak
- uzanmak
- voltasını almak
- yağ gibi kaymak
- yapmak
- yaylanmak
- yelken açmak
- yelken basmak
- yetmek
- yıkılmak
- yırtmak
- yol almak
- yol gitmek
- yol görünmek
- yol yürümek
- yola revan olmak
- yollanmak
- yolunu tutmak
- yürümek
- yürüyüşe geçmek
- zıplamak
- ziyaret etmek
- açılmak
- aklı başına gelmek
- anadan doğmuşa dönmek
- ateşi düşmek
- atlatmak
- ayağa kalkmak
- ayaklanmak
- ayıkmak
- ayılmak
- aymak
- belini doğrultmak
- benzine kan gelmek
- berkimek
- berkinmek
- biti kanlanmak
- boşalmak
- can gelmek
- canı gelmek
- canı yerine gelmek
- canlanmak
- çıkmak
- deşarj olmak
- dincelmek
- dinçleşmek
- dirilmek
- düzelmek
- efkâr dağıtmak
- et bağlamak
- felah bulmak
- ferahlamak
- ferahlanmak
- geçirmek
- geçmek
- gelişmek
- gerilemek
- gönenmek
- görmediğe dönmek
- görmemişe dönmek
- gözü gönlü açılmak
- güçlenmek
- hafiflemek
- hafifleşmek
- hoşlaşmak
- inşirah bulmak
- istirahat etmek
- işlemek
- iyi olmak
- kafası yerine gelmek
- kafasını toplamak
- kalkmak
- kanlanmak
- kapanmak
- kaynamak
- kefeni yırtmak
- kendine gelmek
- kendini bulmak
- kendini toparlamak
- kendini toplamak
- komadan çıkmak
- kuvvetlenmek
- onmak
- rahatlamak
- sağalmak
- salah bulmak
- savuşmak
- şifa bulmak
- tedavi olmak
- toparlamak
- toparlanmak
- toplanmak
- yüzüne kan gelmek
- ağınmak
- ağnamak
- baş kıç vurmak
- bel kırmak
- bıngıldamak
- bükünmek
- çabalamak
- çarpınmak
- çırpınmak
- çırpışmak
- dalgalanmak
- davranmak
- debelenmek
- deprenmek
- depreşmek
- devinmek
- doğrulmak
- efil efil etmek
- eğilmek
- hareketlenmek
- ırgalanmak
- ırganmak
- kalkmak
- kapanmak
- kaynaşmak
- kımıldanmak
- kımlanmak
- kıpırdamak
- kıpırdanmak
- kıpırdaşmak
- kırpışmak
- kıvranmak
- kıvrım kıvrım kıvranmak
- kuş gibi çırpınmak
- oturup kalkmak
- oynamak
- sallanmak
- uğunmak
- yalpa vurmak
- yalpalamak
- yekinmek
- yerinde duramamak
- yerinden oynamak
- yürümek
- adım atmak
- aklına geleni yapmak
- aklına yelken etmek
- barutla oynamak
- başından büyük işlere girişmek
- başından büyük işlere kalkışmak
- başını koltuğunun altına almak
- başını ortaya koymak
- başlamak
- blöf yapmak
- büyük oynamak
- canı ile oynamak
- canına susamak
- cesaret etmek
- cüret etmek
- cüretlenmek
- çizmeyi aşmak
- göze almak
- hareketlenmek
- kalkışmak
- kalkmak
- karanfili sıkmak
- kefeni boynunda olmak
- kendini ateşe atmak
- kıyışmak
- koçlanmak
- kumar oynamak
- ölümü göze almak
- ölümüne susamak
- paldımı aşmak
- riske girmek
- tek kürekle mehtaba çıkmak
- teşebbüs etmek
- tevessül etmek
- topal eşekle kervana karışmak
- topal eşekle kervana katılmak
- uzanmak
- yüz kızdırmak
- arazi olmak
- araziye uymak
- azmak
- çalınmak
- dağılmak
- deve olmak
- duman olmak
- düşmek
- elden çıkmak
- elden gitmek
- fevt olmak
- gaybubet etmek
- gömülmek
- görünmez olmak
- gözden kaybolmak
- izi belirsiz olmak
- izi silinmek
- kaçmak
- kalkmak
- kaybolmak
- kayıplara karışmak
- kaynamak
- kırklara karışmak
- kurtulmak
- kül olmak
- namı nişanı kalmamak
- ortadan kalkmak
- ortadan kaybolmak
- sırra kadem basmak
- sırrolmak
- silinip gitmek
- silinmek
- sönmek
- tarihe karışmak
- toz olmak
- uçup gitmek
- yer yarılıp içine girmek
- yere batmak
- yerin dibine batmak
- yerin dibine geçmek
- yerinde yeller esmek
- yok olmak
- yolunu kaybetmek
- yürümek
- zail olmak
- zayi olmak
HECELEME
kalk-mak KALKMAK KELİMESİNİN ANLAMLARI VE ÖRNEKLER
- [fiil] [nesnesiz] Gitmek üzere yerinden ayrılmakÖrnek: Niye kalktınız, biraz daha otursaydınız.
- [fiil] [-den] Oturma durumundan dik duruma gelmek, doğrulmakÖrnek: Annem yerinden kalktı, yanıma geldi, bir kolunu uzatarak omzuna doladı.
- [fiil] [-den] Uyanarak yataktan ayrılmakÖrnek: İstemeye istemeye, altüst olmuş yataktan kalktım.
- [fiil] Yukarı doğru yükselmekÖrnek: Terazinin bir gözü inince öbürü kalkar.
- [fiil] Taşıtlar yola çıkmakÖrnek: Tren saat onda kalktı.
- [fiil] [-den] Uçmak, havalanmakÖrnek: Uçak pistten kalktı.
- [fiil] Yerinden ayrılıp yol almaya başlamakÖrnek: Çıkın arabaya, kalkacak şimdi, kalacaksınız buracıkta!
- [fiil] [-e] Hayvan iki art ayağı üzerinde dik durum almakÖrnek: At, art ayakları üzerine kalktı.
- [fiil] Kabarmak, ayrılmakÖrnek: Masanın kaplaması kalktı.
- [fiil] Derlenip götürülmekÖrnek: Ne zaman kalkacağını, nereye gömüleceğini bilmek, bildirmek mümkün değil.
- [fiil] Hasta iyileşerek gezecek duruma gelmekÖrnek: Hasta bir haftaya kadar kalkar.
- [fiil] Varlığı, hayatı son bulmakÖrnek: Halifelik kalktı.
- [fiil] [-den] Yok olmak, artık bulunmamakÖrnek: Ortalıktan kar kalkınca gelebilirim.
- [fiil] [-e] Girişmek, başlamak, davranmak, yeltenmekÖrnek: Gözlüklerini takmadan okumaya kalktı.
- [fiil] Geçerli olmamak, geçerliğini yitirmek, geçmez olmakÖrnek: Yasanın bu maddesi kalktı.
- [fiil] Uygulanmaz olmakÖrnek: Sıkıyönetim kalktı.
- [fiil] Güncelliğini yitirmekÖrnek: Bu âdet çoktan kalktı.
- [fiil] [-e] Bir durumdan başka bir duruma geçmekÖrnek: Tırısa kalkmak.
- [fiil] [-e] [-den] Başka yere gitmek, taşınmakÖrnek: O yıl çok geçmeden piyade taburu bizim ilçeden başka ilçeye kalktı.
- [fiil] [-e] Ayakta beklemekÖrnek: Mektepte cezaya kalkmış gibi duruyorsun.
Kelime kaynağı: TDK Güncel Türkçe Sözlük