kalmak
[fiil] [nesnesiz] Olduğu yeri ve durumu korumak, sürdürmek
KALMAK İLE BENZER OLAN KELİMELER
- alaya çıkmak
- arka kapıdan çıkmak
- artakalmak
- barınmak
- beklemek
- bulunmak
- bürümek
- bütünlemeye kalmak
- çakmak
- çuvallamak
- devam etmek
- dinmek
- diplemek
- dönmek
- durmak
- gecikmek
- gümlemek
- ikmale kalmak
- kaput gitmek
- konaklamak
- konmak
- kökleşmek
- olanaksızlaşmak
- oturmak
- oyalanmak
- sınıfta çakmak
- sınıfta kalmak
- sürdürmek
- sürmek
- takılmak
- takmak
- top atmak
- topu atmak
- torpillemek
- yaşamak
- yerleşmek
- yetinmek
- yitirmek
KALMAK İLE BENZER OLABİLECEK DİĞER KELİMELER
- ağaç olmak
- ayazlamak
- aylamak
- bekleşmek
- dalgalanmaya bırakmak
- dilemek
- dokuz doğurmak
- dört gözle beklemek
- eğlenmek
- ekilmek
- gözlemek
- gözü yolda kalmak
- gözü yollarda kalmak
- gözüne karasu inmek
- gününü beklemek
- intizar etmek
- istemek
- kalmak
- kazıklamak
- kollamak
- korumak
- kök salmak
- kulağı kirişte olmak
- nöbet beklemek
- nöbet tutmak
- sabretmek
- takılıp kalmak
- ummak
- umutlanmak
- ümit etmek
- yatmak
- yol gözlemek
- yoluna bakmak
- yolunu beklemek
- yolunu gözlemek
- zaman kollamak
- ağırlaşmak
- azalmak
- cansızlaşmak
- deniz durmak
- deniz düşmek
- dinginleşmek
- durgunlaşmak
- durulmak
- düşmek
- geçmek
- gevşemek
- hafiflemek
- hızını almak
- hızını kaybetmek
- hızını yitirmek
- istop etmek
- kalmak
- kesilmek
- kırılmak
- kısılmak
- kül bağlamak
- limanlamak
- mayna etmek
- ortalık düzelmek
- ortalık yatışmak
- oturuşmak
- sakinleşmek
- sönmek
- stop etmek
- susmak
- suyu kesilmiş değirmene dönmek
- sükûnet bulmak
- yatışmak
- yavaşlamak
- yelkenleri suya indirmek
- yumuşamak
- alabanda etmek
- andırmak
- arkasını vermek
- avdet etmek
- caymak
- çark etmek
- çevrilmek
- değişmek
- devretmek
- devrilmek
- dolaşmak
- dönenmek
- dümen kırmak
- dümeni kırmak
- gelmek
- geri almak
- geri basmak
- geri çekilmek
- geri dönmek
- geri geri çekilmek
- geri gitmek
- gerilemek
- geriye dönmek
- incinmek
- kalmak
- kıvırmak
- kıvrılmak
- orsalamak
- sağdan geri dönmek
- sağdan geri etmek
- salmak
- sapmak
- takla atmak
- tornistan etmek
- töskürmek
- viraj almak
- vurmak
- yarım sol etmek
- yönelmek
- yüz çevirmek
- yüz geri etmek
- zikzak yapmak
- aksamak
- bağlamak
- bitirmek
- bozulmak
- çakılıp kalmak
- çivilenmek
- demir atmak
- demirlemek
- donmak
- duraklamak
- duralamak
- eğlenmek
- eğleşmek
- fren yapmak
- hitam vermek
- inkıtaya uğramak
- istop etmek
- kakılıp kalmak
- kalmak
- kazıklamak
- kesilmek
- kesintiye uğramak
- kesmek
- mıhlanmak
- milim oynamamak
- mola vermek
- nefes almak
- park etmek
- put kesilmek
- rahat durmak
- sabit olmak
- sakinleşmek
- son vermek
- sonuçlamak
- sonuçlandırmak
- stop etmek
- tamamlamak
- tatil olmak
- tatile girmek
- tevakkuf etmek
- uğramak
- yatışmak
- yerinde saymak
- zınk diye durmak
- at çalındıktan sonra ahırın kapısını kapamak
- ayağını sürümek
- ayak sürümek
- bekletmek
- eğlenmek
- eğleşmek
- ertelemek
- geç kalmak
- geri kalmak
- ikindiden sonra dükkân açmak
- iş işten geçmek
- kaçırmak
- kalmak
- karanlığa kalmak
- lafa dalmak
- sürüklenmek
- sürüncemede kalmak
- uzamak
- üstüne bir iki güneş doğmak
- üzerine bir iki güneş doğmak
- yerinde saymak
- yoldan kalmak
- apışmak
- ayağını altına almak
- ayak ayak üstüne atmak
- ayaklarını altına almak
- bacak bacak üstüne atmak
- bağdaş kurmak
- başköşeye kurulmak
- birleşmek
- büzülüp oturmak
- çökmek
- çömelmek
- çömmek
- çöreklenmek
- diz çökmek
- domalmak
- eğreti oturmak
- geçmek
- ıhmak
- ilişmek
- kalmak
- kasılmak
- kaykılmak
- kurulmak
- külçe gibi oturmak
- maça beyi gibi kurulmak
- manda gibi yayılmak
- misafir gibi oturmak
- tembellik etmek
- tünemek
- uymak
- uzun oturmak
- yayılmak
- yığılmak
- yıkılmak
- âdet olmak
- almak
- ardı arası kesilmemek
- ardı arkası kesilmemek
- arkası gelmek
- asıda kalmak
- asıda olmak
- askıda kalmak
- ayakta kalmak
- aylamak
- baki kalmak
- bengileşmek
- bitmek tükenmek bilmemek
- cezalandırmak
- çekmek
- çorap söküğü gibi gelmek
- çorap söküğü gibi gitmek
- daim olmak
- dayanmak
- değmek
- doldurmak
- ebedîleşmek
- gâvur orucu gibi uzamak
- gelmek
- gırla gitmek
- gitmek
- hüküm sürmek
- intikal etmek
- itmek
- izlemek
- kaim olmak
- kalmak
- kangrenleşmek
- kazmak
- kovmak
- koymak
- muallakta kalmak
- muallakta olmak
- müzminleşmek
- olagelmek
- ölümsüzleşmek
- ömrü uzamak
- para basmak
- sakalı bitmek
- sallantıda kalmak
- satmak
- seyretmek
- sıvamak
- süregelmek
- süreğenleşmek
- sürüncemede kalmak
- sürüp gitmek
- teakup etmek
- temadi etmek
- teselsül etmek
- tevali etmek
- tutmak
- uzamak
- uzanmak
- vurmak
- yetişmek
- yürümek
- yürütmek
- zincirlenmek
- asmak
- bantlamak
- birleştirmek
- bitiştirmek
- borçlanmak
- cezalandırmak
- cıvatalamak
- çatmak
- çitmek
- dikmek
- döşemek
- eklemlemek
- geçirmek
- giymek
- iliklemek
- iliştirmek
- kalmak
- kaynak yapmak
- kaynaştırmak
- kaynatmak
- kenet etmek
- kenetlemek
- kilitlemek
- kondurmak
- kurmak
- kuşanmak
- kuşatmak
- lehimlemek
- mandallamak
- monte etmek
- önemsemek
- perçinlemek
- raptetmek
- sarmak
- sermek
- soymak
- talik etmek
- tebelleş olmak
- tespit etmek
- teyellemek
- tutturmak
- vermek
- vidalama
- vurmak
- abayı sermek
- aylamak
- çöreklenmek
- demir atmak
- geçirmek
- geçmek
- ikamet etmek
- kalmak
- kapağı atmak
- kapılanmak
- karar kılmak
- kazık kakmak
- kök salmak
- mesken tutmak
- mıhlanmak
- minder çürütmek
- postu sermek
- tavattun etmek
- temel kakmak
- temel tutmak
- tutunmak
- üslenmek
- vatan tutmak
- yerine oturmak
- yerini ısıtmak
- yerlileşmek
- yıllamak
- yurt edinmek
- yurt tutmak
- yurtlanmak
- yuva yapmak
- yuvalanmak
HECELEME
kal-mak KALMAK KELİMESİNİN ANLAMLARI VE ÖRNEKLER
- [fiil] [nesnesiz] Olduğu yeri ve durumu korumak, sürdürmekÖrnek: Sıkı sıkı kucakladı ve öylece kaldı.
- [fiil] Zaman, uzaklık veya nicelik belirtilen miktarda bulunmakÖrnek: Arabada yalnız dört çocuk kalmıştı.
- [fiil] [-de] Konaklamak, konmakÖrnek: Hemen karargâha yerleşmezsem ne geri dönebilir ne de otelde kalabilirdim.
- [fiil] [-le] Oturmak, yaşamakÖrnek: Tam beş sene benimle beraber kaldı.
- [fiil] Eğleşmek
- [fiil] Hayatını sürdürmek, yaşamakÖrnek: O aileden bir bu çocuk kaldı.
- [fiil] Varlığını korumak, sürdürmekÖrnek: Eniştemizin iptidai kalmış huyları da vardı.
- [fiil] [-de] Oyalanmak, vakit geçirmekÖrnek: Kısa bir süre tezgâhın önünde kaldı.
- [fiil] Sınıf geçmemekÖrnek: Çocukların içinde kalanlar da var geçenler de.
- [fiil] [-de] İşlemez, yürümez duruma gelmekÖrnek: Araba yarı yolda kaldı.
- [fiil] [-e] İleriye atılmak, ertelenmekÖrnek: Mahkeme ayın on sekizine kaldı.
- [fiil] [-de] Bir şeyle kaplanmak, bir şeye bulanmakÖrnek: Oda duman içinde kaldı.
- [fiil] [-de] Bir işi belli bir noktada bırakmak, ara vermekÖrnek: Bugün iş maddesinde kaldık.
- [fiil] [-den] Miras olarak geçmekÖrnek: Çiftlik ana babasından kalmış.
- [fiil] [-den] YapamamakÖrnek: Misafir geldi, gezmeden kaldık.
- [fiil] Belli bir gelirle geçinmek zorunda bulunmakÖrnek: Refika, valide, iki kerime kaldık mı biz iki bin kuruş tekaüt maaşına.
- [fiil] [-le] YetinmekÖrnek: Yalnız dayak atmakla kalmadı, onu işinden de çıkardı.
- [fiil] [-le] SınırlanmakÖrnek: Amasya'da iken karşılaştığımız vaziyet yalnız Şeyh Recep Vakası ile kalmadı.
- [fiil] Herhangi bir durumu sürdürmek
- [fiil] [yardımcı fiil] Olmak, herhangi bir durumda bulunmakÖrnek: Fatma'nın yemek çantası olmasaydı dün aç kalmıştık.
- [fiil] [yardımcı fiil] Kök veya gövdeleri sonuna -a (-e), -ıp (-ip) zarf-fiil eki almış fiillere gelerek süreklilik bildiren birleşik fiiller oluştururÖrnek: Donakalmak. Şaşırıp kalmak. Donup kalmak.
Kelime kaynağı: TDK Güncel Türkçe Sözlük