sıkıştırmak
[fiil] [-i] Bir şeyi dar bir yere zorla sığdırmak, tıkmak
SIKIŞTIRMAK İLE BENZER OLAN KELİMELER
SIKIŞTIRMAK İLE BENZER OLABİLECEK DİĞER KELİMELER
- abluka etmek
- ambargo koymak
- caymak
- çember içine almak
- çeviri yapmak
- çevrelemek
- değişmek
- değiştirmek
- döndürmek
- dönüştürmek
- etrafını almak
- etrafını sarmak
- geri vermek
- halkalamak
- ihata etmek
- kalp etmek
- kaplamak
- kordon altına almak
- kucaklamak
- kumar oynamak
- kuşatmak
- muhasara etmek
- onarmak
- ortaya almak
- önlemek
- pişirmek
- reddetmek
- sarmak
- sıkıştırmak
- sınırlamak
- tedvir etmek
- yapmak
- yöneltmek
- yönetmek
- aldırmak
- asmak
- basmak
- bırakmak
- boşaltmak
- çatmak
- dah etmek
- damlatmak
- dikmek
- dizmek
- doldurmak
- doruklamak
- döşemek
- düzmek
- eklemek
- gol atmak
- istif etmek
- istiflemek
- oturtmak
- örtmek
- salmak
- sermek
- sıkıştırmak
- sokmak
- soymak
- sürmek
- sürüştürmek
- tepmek
- tıka basa doldurmak
- unutmak
- üzmek
- vazetmek
- vurmak
- yağ basmak
- yağdırmak
- yakmak
- yatırmak
- yaymak
- yazmak
- yerine getirmek
- yerleştirmek
- yığmak
- yük vurmak
- yüklemek
- ateş etmek
- bardağı taşırmak
- bastırmak
- başında değirmen çevirmek
- bezdirmek
- bıkkınlık vermek
- bıktırmak
- boğmak
- bunaltmak
- can sıkmak
- canını sıkmak
- dara boğmak
- esnetmek
- fışkırtmak
- gönlünü karartmak
- gözüne batmak
- içini bayıltmak
- iliğini kurutmak
- izaç etmek
- kabak tadı vermek
- kâfi gelmek
- kaşındırmak
- kavramak
- kurcalamak
- küçülmek
- okşamak
- plak bozulmak
- sıkıntı vermek
- sıkıştırmak
- su kaçırmak
- tadını kaçırmak
- tat vermek
- tepesinde havan dövmek
- usanç vermek
- usandırmak
- uyutmak
- yetmek
- acısını çıkarmak
- aktarmak
- arz etmek
- atlamak
- attırmak
- bahşetmek
- ballandırmak
- bastırmak
- başına çalmak
- bayılmak
- bırakmak
- çağırmak
- çalıştırmak
- çekmek
- çıkarmak
- çıkmak
- çiftleşmek
- dayamak
- devretmek
- dökülmek
- elden çıkarmak
- eline tutuşturmak
- evlendirmek
- gazlamak
- gelmek
- gezdirmek
- gönlünden kopmak
- görmek
- gözünü doyurmak
- hamletmek
- hediye etmek
- helal etmek
- helallik vermek
- hibe etmek
- iade etmek
- ikram etmek
- iletmek
- işlemek
- ithaf etmek
- iyi etmek
- kamanço etmek
- kıymak
- koklatmak
- lütfetmek
- ödemek
- öksürmek
- peşkeş çekmek
- sahip kılmak
- sarkıtmak
- satmak
- sebil etmek
- sıkıştırmak
- sökülmek
- sundurmak
- sunmak
- takdim etmek
- takılmak
- takmak
- temlik etmek
- teslim etmek
- tevcih etmek
- tevdi etmek
- toka etmek
- topraklandırmak
- toslamak
- tutmak
- tutuşturmak
- uçlanmak
- uzatmak
- vazgeçmek
- yağdırmak
- yandırmak
- yaymak
- yetiştirmek
- yırtılmak
- yöneltmek
- zarar etmek
- zula etmek
- aceleye getirmek
- aman vermemek
- angaryaya koşmak
- apıştırmak
- bağlamak
- baskı altında tutmak
- baskılamak
- başına çıkmak
- bocalatmak
- boyunduruğa vurmak
- cebir kullanmak
- cebretmek
- cendereye sokmak
- dara boğmak
- dara getirmek
- dikte etmek
- dizginini çekmek
- dizginlemek
- el tutmak
- elini kolunu bağlamak
- emrivaki yapmak
- ensesine binmek
- gem vurmak
- gemini kısmak
- gırtlağına basmak
- göz açtırmamak
- icbar etmek
- iki ayağını bir pabuca sokmak
- ilca etmek
- ipini çekmek
- işkenceye sokmak
- kabuksuz yumurtlatmak
- kanırmak
- kanırtmak
- kapana sıkıştırmak
- kapıya dayanmak
- kasmak
- kök söktürmek
- mahkûm etmek
- mecbur etmek
- mecbur tutmak
- nefes aldırmamak
- oldubittiye getirmek
- olupbittiye getirmek
- ot yoldurmak
- sıkı basmak
- sıkıştırmak
- sıkıya almak
- soluk aldırmamak
- susatmak
- sürüklemek
- tahakküm etmek
- tazyik etmek
- tepesine binmek
- tepesine çıkmak
- terletmek
- uğraştırmak
- üstelemek
- üstüne varmak
- üzerine varmak
- yakasına çökmek
- yakasına sarılmak
- yalvartmak
- yorgunu yokuşa sürmek
- yormak
- yüklenmek
- zapturapt altına almak
- zor kullanmak
- zorunda bırakmak
HECELEME
sı-kış-tır-mak SIKIŞTIRMAK KELİMESİNİN ANLAMLARI VE ÖRNEKLER
- [fiil] [-i] Bir şeyi dar bir yere zorla sığdırmak, tıkmakÖrnek: Bilet kutusunu koltuğunun altına sıkıştırmış, elleri ceplerinde bir otobüs biletçisi geçti.
- [fiil] Bir nesneyi sıkıca duracak biçimde bir yere koymak, yerleştirmek veya orada tutmak
- [fiil] Gevşek veya seyrek olan şeyleri birbirine yaklaştırarak sıkı duruma getirmekÖrnek: İstanbul tren yahut vapurunda hele bir kimseyi biraz sıkıştırın, hemen çarpılır, çay semaveri gibi oturduğu yerde fıkır fıkır kaynamaya başlar.
- [fiil] Bir şeyin sıkışmasına, kısılmasına, ezilmesine sebep olmakÖrnek: Parmağını pencereye sıkıştırmak.
- [fiil] Ansızın, gizlice ve karşısındakinin isteyip istemediğine bakmadan bir şeyi vermek, tutuşturmakÖrnek: Eline dolu bir kadeh sıkıştırdılar.
- [fiil] Kaçmayacak biçimde çembere almak, kıstırmakÖrnek: Anlattığına göre Niğde yakınlarındaki köylerden birinde imiş, sıkıştırmışlar. Jandarmalarla vuruşmuş.
- [fiil] [mecaz] ZorlamakÖrnek: Kocakarı odadan çıktıkça ben Nuri'yi sıkıştırıyorum.
- [fiil] [argo] Sarkıntılık etmek
Kelime kaynağı: TDK Güncel Türkçe Sözlük