sanmak
[fiil] [nesnesiz] Bir şeyin olma veya olmama ihtimalini kabul etmekle birlikte, olabileceğine daha çok inanmak, zannetmek, zanneylemek
SANMAK İLE BENZER OLAN KELİMELER
SANMAK İLE BENZER OLABİLECEK DİĞER KELİMELER
- akıl etmek
- aklı takılmak
- aklına düşmek
- aklına gelmek
- aklına getirmek
- aklında tutmak
- aklından geçirmek
- aklından geçmek
- aklını kullanmak
- aklını takmak
- alıp vermek
- beyninde şimşekler çakmak
- bir düşüncedir almak
- dalgınlaşmak
- dalmak
- derin derin düşünmek
- düşünceye dalmak
- düşünceye varmak
- düşünüp taşınmak
- farz etmek
- fikir yormak
- gönlünden geçirmek
- gönlünden geçmek
- gönül gezdirmek
- göz önüne getirmek
- gözden geçirmek
- gözünün önüne gelmek
- hayal etmek
- hayal kurmak
- hayale dalmak
- hesap etmek
- hesaplamak
- hesaplaşmak
- içinden geçirmek
- içinden geçmek
- ilgilenmek
- imgelemek
- kafa patlatmak
- kafa yormak
- kafası takılmak
- kafasında şimşek çakmak
- kafasından geçirmek
- kafasını işletmek
- kafasını kullanmak
- kafasını kurcalamak
- kantara çekmek
- kantara vurmak
- kantarlamak
- kara kara düşünmek
- kaygılanmak
- kurmak
- muhakeme etmek
- muhakeme yürütmek
- muhasebesini yapmak
- mütalaa etmek
- niyet etmek
- niyet tutmak
- niyetlenmek
- ölçümlemek
- ölçünmek
- ölçüp biçmek
- pereseye almak
- planlamak
- sanmak
- sarmak
- tahayyül etmek
- tartmak
- tasarımlamak
- tasavvur etmek
- tefekküre dalmak
- teraziye vurmak
- toparlamak
- tutmak
- uslamlamak
- varsaymak
- yedi kubbeli hamam kurmak
- yoğurmak
- yol aramak
- yol çizmek
- yüreğinden geçmek
- zamanlamak
- zihin yormak
- zihnini kurcalamak
- beklemek
- dilemek
- dünyayı tozpembe görmek
- fırsat aramak
- fırsat beklemek
- gözüne kestirmek
- hayra yormak
- olmayacak duaya âmin demek
- sanmak
- tilki uykusuna yatmak
- umuda düşmek
- umuda kapılmak
- umut beslemek
- umut etmek
- umutlanmak
- ümide düşmek
- ümide kapılmak
- ümit bağlamak
- ümit beslemek
- ümit etmek
- ümit uyanmak
- ümitlenmek
- yakınsamak
- yol gözlemek
- zaman kollamak
HECELEME
san-mak SANMAK KELİMESİNİN ANLAMLARI VE ÖRNEKLER
- [fiil] [nesnesiz] Bir şeyin olma veya olmama ihtimalini kabul etmekle birlikte, olabileceğine daha çok inanmak, zannetmek, zanneylemekÖrnek: Babam, hiç hoşnut olmadığımı, beni yine sevindiremediğini sandı.
- [fiil] Gibi gelmek, farz etmekÖrnek: Bu hareketimi tamamıyla histen gelen bir şey sandı.
- [fiil] Bir şey veya kimsenin ... olduğunu düşünmekÖrnek: Doktor Sevim, hastayı ilk gördüğü an kendinde değil sanmıştı.
Kelime kaynağı: TDK Güncel Türkçe Sözlük