tutmak

[fiil] [-i] Elde bulundurmak, ele almak
TUTMAK İLE BENZER OLAN KELİMELER
TUTMAK İLE BENZER OLABİLECEK DİĞER KELİMELER
addetmek
ağrımak
anlamak
atamak
avlamak
avlanmak
ayırmak
ayırtmak
başlamak
beğenmek
bürümek
değmek
depreşmek
dokunmak
düşünmek
el atmak
el koymak
elde etmek
ele geçirmek
engellemek
erişmek
geciktirmek
gerçekleşmek
girişmek
gitmek
hayran etmek
izlemek
kapmak
kavramak
kaynamak
kıstırmak
kiralamak
kökleşmek
mal olmak
ödeşmek
önlemek
sürmek
tebelleş olmak
uğramak
uymak
vermek
yakalamak
yanmak
yardım etmek
zapt etmek
HECELEME
tut-mak
TUTMAK KELİMESİNİN ANLAMLARI VE ÖRNEKLER
  1. [fiil] [-i] Elde bulundurmak, ele almakÖrnek: Kucağında kundaklı bir çocuk tutuyordu. [Ömer Seyfettin]
  2. [fiil] Ele geçirmek, yakalamakÖrnek: Evvela bu terbiyesiz köpeği tuttu, bağladı. [Ömer Seyfettin]
  3. [fiil] AvlamakÖrnek: Dalyan işletiyorum, tuttuğumuz balığı tekrar denize döküyoruz. [Refik Halit Karay]
  4. [fiil] Yanında bulundurmak, alıkoymakÖrnek: Siz gelinceye kadar çocuğu ben tutarım!
  5. [fiil] Hürriyetinden yoksun bırakıp bir yere kapamak, tevkif etmekÖrnek: Vahşidir, hiçbir zaman onu kafeste tutmak mümkün değildir. [Sait Faik Abasıyanık]
  6. [fiil] KaplamakÖrnek: Tabanı otuz, otuz beş metre kadar tutan bir eşkenar üçgen biçimindedir. [Tarık Buğra]
  7. [fiil] Kırağı, çiğ veya kar bir yüzeyde görünür durumda olmak, kalmakÖrnek: Şu yağan kar bir tutsun, seyreyle sen ertesi gün çocukları. [Sait Faik Abasıyanık]
  8. [fiil] Denetimi ve yetkisi altına almak
  9. [fiil] Desteklemek, birinden yana çıkmak
  10. [fiil] Benimsemek, beğenmekÖrnek: Ama öylelerini de çevresinde kimse sevmemiş, tutmamıştır. [Tarık Buğra]
  11. [fiil] Gereğini yapmak, yerine getirmekÖrnek: Verdiği sözü tutmuş, vaktinde gelmişti.
  12. [fiil] Uygun gelmek, çelişmez olmakÖrnek: Bir talih eseri olarak ondan gelen cevap benim kendi bulduklarımı tuttu. [Reşat Nuri Güntekin]
  13. [fiil] Kapatmak, sarmak
  14. [fiil] Hizmetine almak veya kiralamakÖrnek: Burada bir kat tuttum. Yazı geçireceğim. [Peyami Safa]
  15. [fiil] Bir işe herhangi bir anlayışla girişmekÖrnek: Yapıyı geniş tuttu.
  16. [fiil] Beddua, dua, ah vb. etkisini göstermek, gerçekleşmek, yerine gelmek, varmakÖrnek: Avradın ilenci tutarsa senin iki gözün kör olacak. [Memduh Şevket Esendal]
  17. [fiil] Ulaşmak, varmakÖrnek: Hayvanlar, Bağdat Caddesi'ni tutmuş, çalakamçı ilerliyor. [Sermet Muhtar Alus]
  18. [fiil] Para toplamı ...-e varmak, değeri olmakÖrnek: Aldığım şeyler bin lira tuttu.
  19. [fiil] [halk ağzında] UğramakÖrnek: Vapur İzmir'i tutmayacakmış.
  20. [fiil] Herhangi bir durumda bulundurmakÖrnek: Seksen bir yaşında da olsa çalışmak insanı zinde tutuyor. [Haldun Taner]
  21. [fiil] Varsaymak, farz etmekÖrnek: Haydi tutalım babasının bir günahı vardı, çekti. [Memduh Şevket Esendal]
  22. [fiil] [-e] [-i] Hedef olarak almakÖrnek: Taşa tutmak.
  23. [fiil] [-e] [-i] Alacağa veya vereceğe saymakÖrnek: On bin lirayı borcunuza tuttum.
  24. [fiil] [-e] [-i] YaklaştırmakÖrnek: Biraz toz olsa mendilini burnuna tutar. [Abdülhak Şinasi Hisar]
  25. [fiil] KullanmakÖrnek: Yaşmak tutmak. Ustura tutmak.
  26. [fiil] BağlamakÖrnek: Sütler kaymak tutar tutmaz ordayım. [Bekir Sıtkı Erdoğan]
  27. [fiil] [nesnesiz] Beklenen sonucu vermekÖrnek: Toprağa atılan her tohum bir ümittir. Tohum ya tutar ya tutmaz. Ya yeşerir ya yeşermez. [Şevket Rado]
  28. [fiil] [nesnesiz] İş görebilmekÖrnek: Eli ayağı tutsun, açlıktan ölmesin, yeterdi ona. [Tarık Buğra]
  29. [fiil] [nesnesiz] Sürmek, zaman almakÖrnek: Bu iş iki saat tuttu.
  30. [fiil] [nesnesiz] Yapışarak veya sokularak çıkmaz olmakÖrnek: Boya tutmadı. Çivi iyi tuttu.
  31. [fiil] Bir şeyi kullanması için uzatmakÖrnek: Kucaklaşma sahanlıkta başlar ve ayakkabılarını çıkarıp karısının tuttuğu terliklerini giyene kadar Serdar'ın kolları boynunda kalır. [Tarık Buğra]
  32. [fiil] SunmakÖrnek: Konuklara şeker tutmak.
  33. [fiil] İşgal etmek
  34. [fiil] İzlemekÖrnek: Tepeden inince Değirmendere'ye hâkim bir iz tutacaksınız. [Refik Halit Karay]
  35. [fiil] BırakmamakÖrnek: Baba sesini çıkarmadı hatta öksürüğünü bile galiba tuttu. [Peyami Safa]
  36. [fiil] Sarmak, bürümekÖrnek: Hey başları duman tutmuş dağlar, hey! [Halk türküsü]
  37. [fiil] Asılmak, kuvvetlice sarılmakÖrnek: Üç kişi tutarlarmış da onu pencerenin önünden çekemezlermiş. [Peyami Safa]
  38. [fiil] Bir kimsenin yerini almakÖrnek: Bak azizim, dedim, ben senin yerini tutamam. [Yakup Kadri Karaosmanoğlu ]
  39. [fiil] Otobüs, vapur, uçak vb. hasta etmek
  40. [fiil] Herhangi bir durumda kalmasını sağlamakÖrnek: Kapıyı açık tutmayın.
  41. [fiil] Bir yerde kalmasını sağlamak
  42. [fiil] Bir sanat eseri geniş ilgi görmekÖrnek: Eğer piyes tutar da alkışlanırsa bir yazara yakışacak bir kıyafet giymeliydim. [Cahit Uçuk]
  43. [fiil] Biriktirmek, tasarruf etmekÖrnek: Sen metelik tutuyorsun gibi geliyor bana. Ay başına kadar bana ödünç versene. [Memduh Şevket Esendal]
  44. [fiil] Askerlikte, bankacılıkta durdurmak, blokaj
  45. [fiil] BaşlamakÖrnek: Kadınların başında gördüğünüz bürümcükten, iç çamaşırlarından tutunuz da entarilik kaba pamuklulara kadar hepsi Osmanlı malı idi. [Falih Rıfkı Atay]
  46. [fiil] Bir şey düşünmekÖrnek: Herkes aklından bir sayı tutsun.
  47. [fiil] [spor] Takım oyunlarında karşı takımdaki bir oyuncuyu yakından izlemek, markaja almak
Kelime kaynağı: TDK Güncel Türkçe Sözlük
  • Paylaş: