havai
Köken: Arapça (hevāʾī)
[sıfat] Hava ile ilgili, havada bulunan
HAVAİ İLE BENZER OLABİLECEK DİĞER KELİMELER
- aşağı
- beş para etmez
- beş paralık
- boktan
- cavalacoz
- çakaloz
- çakaralmaz
- çapsız
- çırçır
- çırnık
- çocuk oyuncağı
- çurçur
- değimsiz
- derme çatma
- döküntü
- düşük
- engin
- fasa fiso
- fos
- gazoz
- gemi aslanı
- hakir
- hava
- havacıva
- havadan
- havai
- havaiyat
- hırdavat
- hırtapoz
- hıyar
- hıyarağa
- hıyarağası
- hor
- hoşur
- ıskarta
- ıspanak
- iki paralık
- işporta malı
- itibarsız
- kaç paralık
- kadük
- kalitesiz
- keten tohumu
- kıçı kırık
- kırtıpil
- kıymetsiz
- kıytırık
- kof
- kofti
- kokmuş
- kokuşuk
- külüstür
- marda
- matah
- metelik etmez
- mıcır
- moloz
- mucur
- müptezel
- naçiz
- osuruk
- önemsiz
- paçavra
- paçavra gibi
- palas
- pestenkerani
- pırpıt
- pırtı
- salatalık
- seviyesiz
- sobalık
- solda sıfır
- sonuçsuz
- süprüntü
- şunun şurası
- tapon
- turfa
- uyuz
- yalancı pehlivan
- zamazingo
- zamkinos
- zelil
- zerzevat
- zımbırtı
- zırtapoz
- zifos
- züğürt tesellisi
- alakasız
- aldırışsız
- aldırmaz
- amaçsız
- bigâne
- bihaber
- dalgacı
- dalgacı Mahmut
- dalgın
- dargın
- deliye her gün bayram
- duyumsuz
- dünya yıkılsa umurunda değil
- düşüncesiz
- eşek derisi gibi
- fikirsiz
- Fransız
- futbolcu
- fütursuz
- gamsız
- geniş
- gevşek
- hakikatsiz
- havai
- hevessiz
- heykel gibi
- hissiz
- içi geniş
- içine kapanık
- ilişkisiz
- kasavetsiz
- kaygısız
- kayıtsız
- kaytarıcı
- lakayt
- maksatsız
- meraksız
- mesuliyetsiz
- münzevi
- rahat
- sorumsuz
- şambaba
- tasasız
- tevekkel
- tırabzan babası
- umursamaz
- uygunsuz
- uzak
- vefasız
- vurdumduymaz
- yabancı
- yanından bile geçmemiş
- yeleme
- yersiz
- yönsüz
- yüreği geniş
HECELEME
ha-va-i HAVAİ KELİMESİNİN ANLAMLARI VE ÖRNEKLER
- [sıfat] Hava ile ilgili, havada bulunan
- [isim] Açık mavi renk
- [isim] Bu renkte olanÖrnek: Havai gözlük camlarının arkasından insana tatlı tatlı bakan iri kara gözleri vardı.
- [isim] [mecaz] Ciddi olmayan, ciddi işlerle uğraşmayan, ciddi işler yapmayan, dilediği gibi davranan, uçarı, hoppa, yelemeÖrnek: Okula birlikte gidip geldiğimiz çilli, pabuç dilli, havai bir kız vardı.
- [isim] [mecaz] Değersiz, boşÖrnek: Ne yapıp yapmış bu havai konuşmayı bir röportaj şekline sokmak yolunu bulmuştu.
Kelime kaynağı: TDK Güncel Türkçe Sözlük