dek
[edat] Bir işin, bir durumun sona erdiği zaman veya yer, kadar, değin
DEK İLE BENZER OLABİLECEK DİĞER KELİMELER
- açıkgözlük
- açıkgözlülük
- afiş
- ağız
- al
- alavere dalavere
- aldatma
- aldatmaca
- anaforculuk
- anlamamazlık
- anlamazlık
- askıcılık
- atlatma
- ayak
- batakçılık
- Bizans oyunu
- boğuntu
- cambazlık
- cerbeze
- çıfıtlık
- dalaverecilik
- dalga
- danışıklık
- dek
- demagoji
- desise
- dolap
- dolma
- dolmacılık
- dolmuşçuluk
- doping
- dubara
- dümen
- düzen
- düzenbazlık
- düzencilik
- düzmecilik
- el çabukluğu
- entrika
- fen
- fent
- fırıldak
- hile
- hilecilik
- hilekârlık
- hinoğluhinlik
- hokkabazlık
- hurda
- hülle
- ispiyonculuk
- iş
- itlik
- kafes
- kalaycılık
- kalpazanlık
- kaltabanlık
- kandırmaca
- kapak
- kapan
- kapanca
- kaparozculuk
- kaşkariko
- katakulli
- kelek
- keleklik
- ketenpere
- kolpo
- kopya
- kulis faaliyeti
- kurnazlık
- külah
- külleme
- künde
- madrabazlık
- makas
- makine
- manevra
- maske
- mizansen
- muskacılık
- nakış
- namussuzluk
- numara
- okus pokus
- oyculuk
- oyun
- oyunbazlık
- oyunculuk
- perdahçılık
- piçlik
- politika
- renk
- rol
- sahtecilik
- sahtekârlık
- sinsilik
- şantaj
- şarlatanlık
- şaşırtmaca
- şeytanet
- şeytanlık
- tavcılık
- telgraf
- temaruz
- tertip
- tezgâh
- tezvir
- tilkilik
- tonga
- torik
- tuzak
- usulsüzlük
- uyduruş
- üçkâğıt
- üçkâğıtçılık
- yalan dolan
- yaldız
- yaldızlı hap
- yeraltı
- yolsuzluk
- bek
- berk
- beton
- beton gibi
- canı pek
- çakı gibi
- çivi gibi
- dayanıklı
- dek
- demir gibi
- dimdik
- direk gibi
- doğru
- dokuz canlı
- emin
- eski toprak
- evladiyelik
- götürümlü
- granit gibi
- gürbüz
- güvenilir
- it canlı
- kabuk gibi
- kale gibi
- kavi
- kaya gibi
- köklü
- kunt
- kuvvetli
- metanetli
- metin
- mevsuk
- muhkem
- mukavemetli
- mukavim
- müstahkem
- mütehammil
- oturaklı
- ölmez
- ölmezoğlu
- pek
- pek canlı
- perçinli
- sağlıklı
- sapasağlam
- sıhhatli
- sırım gibi
- stabilize
- şeddadi
- tendürüst
- tığ gibi
- tokmak gibi
- tosun gibi
- turp gibi
- zengin
- zinde
- abazan
- aç
- aç biilaç
- batakçı
- batkın
- behresiz
- beş parasız
- bibehre
- bitik
- bitli
- cıbıl
- çıplak
- çulsuz
- dek
- devlet düşkünü
- dişsiz
- donsuz
- düşkün
- ekmeksiz
- eli dar
- ezgin
- fakir
- fodlacı
- fukara
- geda
- hafif
- hasta
- kılkuyruk
- kokoroz
- kokoz
- kösele
- kötü
- kuskunsuz
- kuskunu düşük
- lümpen
- mahrum
- mangırsız
- meteliksiz
- muhtaç
- müflis
- nasipsiz
- ocaksız
- on parasız
- parasız
- perişan
- pulsuz
- sefil
- sersefil
- temiz
- tın tın
- tıngır
- tırıl
- varlıksız
- yetersiz
- yok yoksul
- yoksun
- yoksuz
- yolsuz
- zil
- züğürt
- züğürtlemek
HECELEME
dek DEK KELİMESİNİN ANLAMLARI VE ÖRNEKLER
- [edat] Bir işin, bir durumun sona erdiği zaman veya yer, kadar, değinÖrnek: Bir iki adım atıp yanıma dek geliyor.
- [edat] Belirtilen zamanı, yeri vb.ni içine almayacak bir biçimde, kadar, değinÖrnek: Başvurular eylülün beşine dek yapılmalı.
- [isim] [eskimiş] Düzen, hile, entrika
- [isim] Tokuşma, çatışma
- [sıfat] Sağlam
Kelime kaynağı: TDK Güncel Türkçe Sözlük