hazine
Köken: Arapça (ḫazīne)
[isim] Altın, gümüş, mücevher vb. değerli eşya yığını, büyük servet
HAZİNE İLE BENZER OLAN KELİMELER
HAZİNE İLE BENZER OLABİLECEK DİĞER KELİMELER
- adam olmak
- ağır
- aykırı
- aziz
- baş tacı
- başköşe
- bir yana
- değerli
- değimli
- dişe dokunur
- elmas gibi
- fındık altını
- geçer akçe
- haysiyetli
- hazine
- kıymetlenmek
- kıymetli
- kıymettar
- kulak
- meziyetli
- mükellef
- müzelik
- örnek
- paha biçilmez
- pahalılaşmak
- pırlanta gibi
- putlaşmak
- seviyeli
- yüklü
- yüksek
- yükte hafif pahada ağır
- zam gelmek
- zam görmek
- zikıymet
- amortisman
- aşı
- aval
- bağışıklık
- cankurtaran simidi
- cankurtaran yeleği
- çörek
- depozit
- depozito
- emniyet
- emniyet kemeri
- garanti
- hayat sigortası
- hazine
- ihtiyat
- inanca
- işçi sigortası
- itimat
- kapora
- kaput
- kasko
- makas hakkı
- makas payı
- marj
- muafiyet
- nöbetçi
- pey
- prezervatif
- reasürans
- sağlık sigortası
- sigorta
- simit
- sosyal sigorta
- spiral
- supap
- teminat
- teminat mektubu
- yedek
- yedek oyuncu
- yedek parça
- akar
- akaret
- aksiyon
- aktariye
- aktif
- alçak
- Anadolu
- ayniyat
- bakkaliye
- barhana
- çift çubuk
- demirbaş
- derinti
- döşeme
- dünya malı
- dünya nimeti
- dünyalık
- edinç
- edinti
- emlak
- emtia
- emval
- esrar
- eşya
- gayrimenkul
- grup
- güzel
- hazine
- hazne
- hırdavat
- hırtı pırtı
- imalat
- irat
- istif
- ithal malı
- kese
- likidite
- madde
- mal varlığı
- malikâne
- mamelek
- manda
- matah
- mefruşat
- menkul
- meşruta
- meta
- mobilya
- möble
- mülk
- nesi var
- ocaklık
- ötesi berisi
- özdek
- özelge
- para pul
- pılı pırtı
- pırtı
- sermaye
- sığır
- sigara
- stok
- taşınmaz
- üretim
- var
- varı yoğu
- variyet
- varlık
- yurtluk
- yük
- zenginlik
- ağırlık
- akarsu
- aksesuar
- alınlık
- arma
- armudiye
- asım takım
- askı
- beşibirarada
- beşibirlik
- beşibiryerde
- bijuteri
- bilezik
- boncuk
- broş
- burma
- cevahir
- cıcık
- cıncık boncuk
- cıngıl
- çelenk
- elmas
- gelgel
- gerdanlık
- halhal
- halka
- hazine
- hazne
- hızma
- iğne
- inci
- incik boncuk
- kolçak
- kolye
- kuyum
- künye
- küpe
- madalyon
- mücevherat
- pandantif
- pat
- pazubent
- roza
- süs püs
- takı
- takıntı
- yüzük
- zincir
- adım
- akça
- akçe
- arpa
- asker
- avans
- balya
- banknot
- belde
- beşibirarada
- beşibirlik
- beşibiryerde
- beşlik
- binlik
- bozuk
- bozuk para
- bozukluk
- çakıl
- çarşaf
- çeyrek
- çıkıntı
- çilingir
- çorba
- çürük para
- damgalı
- delikli
- demet
- direk
- dirhem
- dökme
- döviz
- duka
- dünyalık
- efektif
- el kiri
- ellilik
- evlek
- flori
- fon
- fülüs
- harç
- hasılat
- hazine
- Japon
- kafa
- kâğıt para
- kapik
- kayma
- kefen
- kemik
- kene
- kese
- kınalı
- Konyalı
- köprülü
- kuleli
- kurt
- kurtlu
- kuruş
- likit
- maço
- madde
- madenî para
- mandagözü
- mangır
- mangiz
- mavi
- mecidiye
- meskûkât
- metelik
- mevduat
- miza
- mor
- nakil
- nakit
- nukut
- ölümlük
- ömür
- öndelik
- papel
- para pul
- pare
- patpat
- pembe
- peşinat
- pey
- pey akçesi
- pirpiri
- porte
- prim
- provizyon
- pul
- sağ para
- sakallı
- sandıklı
- sikke
- tahsisat
- taş
- taze para
- tıkır
- tıngır
- tirink
- tüy
- ufaklık
- variyet
- yeşil
- yirmilik
- yol
- züyuf
HECELEME
ha-zi-ne HAZİNE KELİMESİNİN ANLAMLARI VE ÖRNEKLER
- [isim] Altın, gümüş, mücevher vb. değerli eşya yığını, büyük servetÖrnek: Dünyanın hazinelerine başını çevirip bakmazdı.
- [isim] Değerli şeylerin saklandığı yer
- [isim] Değerli bir şeyin çok bulunduğu yerÖrnek: Asker mektupları en saf, en halis duyguların, sevgilerin ve hasretlerin hazinesidir.
- [isim] Gömülü veya saklıyken bulunan değerli şeylerin bütünü
- [isim] KaynakÖrnek: Ağaç, rutubetin hazinesidir.
- [isim] [ekonomi] Devlet malı veya parası
- [isim] [ekonomi] Devlet malının veya parasının saklandığı yer
- [isim] [ekonomi] Devletin altın, döviz, bono ve nakit işlemlerini maliye ile birlikte düzenleme görevini üstlenen makam
- [isim] [mecaz] Büyük bağlılık duyulan, değer verilen şey veya kimse
Kelime kaynağı: TDK Güncel Türkçe Sözlük